Anneme benzemesini istediğim tonla huy varken ,benzememesini istediğim tonla şey var .Mesela toprak becerisi ve çiçek bilgisi neden genetik yolla bana geçmemiş?Toprağa yakınlığı bitki ,çiçek sevgisinin gramı kendi bünyemde yok .Daha memlekette organik morganik modası yokken o toprağı arındırmaya ve tohumun soyağacını çıkarmıştı.
Tarhana,biber salçası,domates salçası,siyah zeytin,yeşil zeytin,kırma,reçeller, zeytin gibi şeyleri hayatımız boyunca marketten almadık .O yüzden orda burda köy kahvaltısı diye brunch adı altında dolares bazında geçirilen metropol insanından hiç olmadım çünkü biliyorum ki sadece köy kahvaltısı adı !Butik Otelde verilen köy kahvaltısınada götüm çıka çıka ''aaa köy peynirine bakk anvilibillll,aaa köyy sütüü o my göt,olamaz'' diyemedim bu yüzden. Butik otellerde böyle bi şaşkınlıktan götü çıka çıka kahvaltıya inanamama var ya,anlamış değilim.Hayatında ilk defa keçi peyniri görüyolar sanki .AMK sanki doğduklarından beri küflü Hollanda peyniriyle besleniyolar .''Aman tanrım köy keçi peyniriiiiiii,ne kadar doğall''.Olm köy kahvaltısı istiyosanız dedenizin köyüne gitseniz ya.Yok mu köyde akraba felan ?Yoksa sizin köy trend değil mi?
Herneyse
Ara sıra mecbur kalınca İstanbul'dan ordan burdan aldığım kahvaltılıkların hiç*birinin yeri annemin ellerinden çıkanlara benzemediğini gördüm.Gerçi annemin yaşı ilerledikçe çeşitler azaldı,eskiden 10 çeşit reçelin yerini şimdi 3 çeşit aldı.Bi de kilo almayalım diye reçele mesafe koyuldu tabii!
Domates,biber,patlıcan,mısır(rize mısırını burda dikti),kara lahana,maydanoz tere,bamya,börülce,hindiba,acı ot,pazı,dolmalık biber,acı biber,taze soğan,pırasa gibi niceleri seri üretimde neredeyse.
Kış için stoklanan salçalar ,domates suları ve közlenip konservelenen patlıcan ve kırmızı biber kısmı oldukça zahmetli .Kalabalık bir aile olduğumuz için kavanozlar ordan oraya transfer olur .O yüzden kavanoz bizim için kutsal bir yere sahip;eğer o kavanozlar kaybolursa annemin menapoz ateşleri----sinir uçlarına hücüm eder ve yeryerinden oynar .İstanbul'a gelen kavanozlar bitince;yıkanıp saklanmalı ve Çanakkele'ye geri dönmeli.Ablamların ve benim yegane evlatlık görevimiz budur.Üzerimde öyle baskı kalmış ki biten nutella kavanozunu atarken bile şöyle bir düşünüyorum!
Ağaçlara gelelim:
Ağaçlar kendini ziraat mühendisi sanan babamın himayesinde.Kendi kendine aşılama yöntemleri buluyor ve kendi geliştirdiği budama sistemlerini her pazar günü deniyor .Kah ağacın tepesinde kah alttan çalışıyor.Bahçeyi kayısı ağacına boğdu .Dimes meyve suyuyla anlaşsak falan anca.Ben en çok incir ağacını seviyorum çünkü ballı ve harikulade bir incire sahip.
Bal demişken ballar da Güner teyzenin arılarından geliyor.
Süleyman'lar burdayken bal muhabbeti esnasında annem arıcılık konusuna sıcak bakmaya başladığını söyledi
oha!
sari kantaron ve lavantadan sonra ?
süzme pastoral
Pastor(latince çoban)'dan gelen, kır yaşamını, doğada geçen mitolojik öyküleri, çobanların sade yaşamını konu eden bir tür.Annem bu türde nobele koşar mı lağnnnn?
anam anammmmm eli tarhana kokan pamuk anammmmm, ben niyeağ sadece yemek konusunda başarılıyım?