Bazı mekanlar vardır;
Önünden yüzlerce kez geçersiniz ama sadece yan gözle kesersiniz.
Mekanın dışı,size içerde nasıl bir ortamın olduğu hakkında hiç bir tiyo vermez *
Her geçişinizde çaktırmadan içeriye kesiklere devam edersiniz ama keserken de bir yandan aslında bir gün oraya gireceğinizi bilirsiniz.
İşte Fauna ile böyle uzaktan uzağa bir gönül bağımız vardı.Henüz içeri girmeden ve yemeklerinin tadına bakmadan...
Sonra günlerden bir gün
NTV'de Vedat Milor'un sunduğu 'Tadı Damağımda' programını izliyorum-
Evet evet Fauna'dan bahsediyor diyorum ;
Kadıköy sahilden barlar sokağına çıkarkan; yıllardır önünden geçtiğim ,4 masalı minik yer!
Vedat Milor, elde açılmış makarnaları yiyor ve arada 'bunlar harika' diyor*
Ağzımın suları akıyor izlerken:
hem de kızıyorum kendime;''ulan niye daha önce gitmedin şuraya ve şu füzyon mutfağına mide kabartmadın'' diye.
Sonra nihayet gidiyorum bu bembeyaz mekana
Güzel bir Caz ve fesleğen kokusu welcome to iskandinavs diyor !
Her ayrıntı bembeyaz ,metal ve ahşap karışık açık mutfak,yemek hazırlanırken ateşin harlama sesini duyduğunuz,tavaların çıkartıığı takır tukur sesleri duyduğunuz,çok yakışıklı bir çocuğun(ingiliz şeflerden daha süper bir yüz ifadesiyle)mutfakta hazırlık yaptığı ,keskin pesto sosunun eklendiğini burnunuzla teyit ettiğiniz etkileyici bir mekan .
Tebeşirle menünün yazılmış olduğu tahtadan gözümüze bir makarna çeşidi kestiriyoruz ;
Bi daha gidişimizde mideye indirmek üzere!!!!