Cumartesi, Mayıs 19, 2012

erişti nev-bahar eyyamı







'Erişti nev-bahar eyyamı açıldı gül-i gülşen' diyerekten nihavend bir geçiş yapacaz mı güneşe?Hani böyle gidecekse yağmurlukları çıkaracam saadet içinde.HÖYYTTTT.Gönülsüz gönülsüz yaz hazırlıklarım tıkırındaydı oysa.niyahhhh.Ulan gökkuşağı göre göre metero-psikolojim bozduldu.Valla ne istediğimi ben de bilmiyorum artık.Alın hepsi sizin olsun zaten ben içersi insanıyım.
'nevasaz olmada bin şevk ile aşüfte bülbüller' der,allahın güneşine bulutuna karışmaz,bloggerdan şimdilik topuklar giderim.

mevsimler

.......Mevsimler burada kentin büyüsündeki eksikliği tamamlıyor.
Şimdi sonbahar ve koru çıplaklaşıyor,tepelerdeki ağaçlar kararmış kürdanlara benzetiliyor ve gökyüzü dünyanın geçici ölümü karşısında Tanrı'nın acısını ve sessizliğini hepimize iletmek için iki üç basamak iniyor.Fakat Cornell'de kış,beyazlara bürünüp donmuş tozu ve kar taneciklerini ıslatarak,toprağın şatafatlı örtüleri gibi görünen beyaz abalarını yayarak Tanrı'dan gelen sesi doğaya iade ediyor ve gökyüzüne de bir yanıt veriyor.......
CARLOS FUENTES/CAM SINIR/SYF.38

not:Fuentes'in ölüm haberini yeni kitabına başlarken aldım.Mevsimleri böylesine yoğun  anlatan başka bir kalemle çarpışmadım ben ondan önce ve umarım anlattığı 'yazlar ve ilkbaharlar'gibi kokular dolar toprağına,suyuna,ruhuna.
>>>>güle güle

bal&badem united


Bademin, 'badem bıyık' tabirinin dışında ki tüm oluşumlarının hastasıyım.Acı badem,tatlı badem,badem unu,saçıma sürdüğüm badem yağları,badem ezmesi,badem ağaçları ve tabii ki thynin acıbademli keki(üstüne tanımıyorum) ve hatta&hatta Bebak acıbadem serisine bile hastayımdır(şimdi makyaj temizleme mendilleri de çıkmış,çok mesudum).Seviyorum bademi ben.Aziz Nesin'in 'arkadaşım badem ağacı' diye bir şiiri var hatta onu da çok severim. 

Geçen seneye kadar -badem sütü- diye bir gıda şekli yoktu hayatımda taa ki Taa.'yı tanıyana dek.''Asla inek sütü içmem'' söylemine karşın sorduğum ''neden?'' sorusuna cevaben;''Hayatımdan tüm süt ve süt ürünlerini çıkardım kendi sağlığım için,Gerek US'de gerek İtalya'da çok araştırdım bu konuyu ve bir daha asla normal süt içmem'' demişti bana.İçmemekle kalmayıp bu konuyu çok fanatik bir şekilde savunuyordu .Badem sütünün en sağlıklı süt biçimi olduğunu durmadan beynime didikliyordu (halen durduğu söylenemez.)Benim gibi keçi sütü sevdalısı biri için; bu dedikleri hem çok ayrıntılı hem de yapması çok uğraştırıcı .Gel gör ki geçen gün facebookda bi yazı düştü gözümün merceğine merceğine.Okudum okudum, anaaa dedim bu kadar yararlı da niye içmiyorum bunu.Jetonun uzun süre beyinciğimde kalması lazım lakin sonra düşmeyi seviyor.'Geç olsun güç olmasın' sloganıyla -yağdır mevlam aktar, yağdır mevlam badem-dedim.

Şimdilerde imalata start verdim bakalım.Hevesimi alıp bi iki yapımdan sonra cayar mıyım bilmiyorum ama denemekte ve alışmakta yarar var sanırım.Ham hummm bu arada tatlandırma işini hurma ile yaparsanız daha şugar olduğu konusuna bizzat şahidim.Hadi allezz suzammennn şifa olsun!
Şu tarife bakın bakalım >>>badem sütü

Cuma, Mayıs 18, 2012

geri verecek buharlaşan beynimizi

Biyosferin  yüzünü ıslatan mayıs kapsüllü oksijen bombası gelmiş hoj gelmiş.Hava hep böyle olsun bence sorun yok,gri gökyüzüne doyasım hiç yok.Bi kaç gün daha, şeffaf renkli damlalardan oluşan asidik suya ihtiyacım var. !

... Edip Cansever'den bir alıntı:
"ve yağmur -- yağmurlar --
ah şu yağmurlar durmasa ya
ne güzel islaniyor ilkyaz
ne güzel ne güzel ne güzel
denize zorla sokulmuş
ağlamaklı bir çocuk gibi."

ma lovely babies



Eski dergi koleksiyonuma yeni başlıklar ekleyince saadet kaplıyor dört bir yanımı.Sahaf eşelemeleri sonucunda istediğim tüm sayılara ulaşabildim.Daha önceden not alarak istediğim sayıları belirliyorum ,bazen bulmak imkansızlaşıyor bazen ise bir sahaftan istediğiniz her şey aynı gün içinde çıkabiliyor.
Picture Follis Magazine/May 1952
See Magazine/1947
Night and Day Magazine/August 1951

€€€€ bağlamda*

Sanırım hayatım boyunca uygun uçak bileti bulamıycam.Havayolları şirketlerinin en çok üçüncü dünya ülkelerinin yolcularından parayı kırdıklarını düşünüyorum.Plan programsız ve son dakka insanı kafası.Şu Avrupalı, plan program canavarları gibi 6 ay önceden alıp  10 euroya uçmak istiyorum.
Ben de bu bağlamda bir smiley world istiyorum.Barış ve huzur da istiyorum ama yine bu bağlamda.
Niyahhhhhhh again bayılando!

Perşembe, Mayıs 17, 2012

salt kaf *


Leyla ile Mecnun & Ferhat ile Şirin gibi bi aşk hikayesi pek şahanemtrak bi sonla nihayetlendi.Masalların ve efsanelerin merkez üssü Kaf dağı muhtemelen aşılmıştır.Lö kanka Kenan ejderhaları alt etti,saat farklarına meydan okudu,'bil dil bir insan' diyerek 4 dilini seferber etti ve sonuç:mamma mia!
Doğum.günüm 19 Haziran bu arada.

lö gıda*


''Şiir, yazılmazmış örülürmüş,okunmazmış söylenirmiş,dinlenmezmiş duyulurmuş''
Niyahhhhh. günün gıdasını aldım.Güzel bir cümle; günü, tavına getirmeye yetip de artıyor bile.Şükürler olsun.

Çarşamba, Mayıs 16, 2012

mıhnatıs, mignatıs, mıhnaaatız, mıknaaaatıs*

Bazı insanların; ellerinin,ruhlarının kavuştuğu her şey mi güzel olur? Taa. mesela, şaşırdıkça şaşırıyorum.Şaşırdıkça şevkleniyorum,öğreniyorum.Zevk ve sanat fışkıran insanlara karşı önlenemez bir aşk,tutku ve bodozlama mıknatıs hali.Hem mazime dönüp 'bodozlama mıknatıs tarihime' bakarsam; bu tespitim de doğrulanmış oluyor otomatikman.
Manyetik gücünü sevdiğimin kainatı,seni seviyorum!

ileri galaksi içerir*

Piyaaaa,, şu yeni blogger şekl-i şemal sayesinde garip bi yerlere basıp tek tuşla eski postları hortlatabiliyor ve ya eski postlardan alınmış fotonun altına yeni yazdığım yazıyı ekleyebiliyorum.Galaksiler ötesi bi iş becerdim.Sanırım bu sadece bana ait bi yetenek.Yani isteseniz yapamazsınız ,ben de bi daha yapamam.Bi anda gökten nur showerlarının mı  inesi geliyor yoğusa teknolojik olarak yıl 5089'u mu yakaladım bilmiyorum ama yemin ediyorum yaptım.
Bloggerdan henüz ''tebrik ederiz, bi ilki gerçekleştirdiniz'' diye bi mail gelmedi ama bekliyorum bi takdir-onur maili falan.

Salı, Mayıs 15, 2012

mos def diyordum*

Ayna ayna söyle onağğğ;ondan güzel giyinen erkek yok bu dünyada!

dedikodu jeneratörü

Bazen insanları bile bile hayatımın içinde tutuyorum.Yani tüm olumsuzluklarını ve verdikleri tüm gereksizliklere rağmen bazen bu oyunu devam ettirmek hoşuma gidiyor.Belki de şartlandığımız ''herkesin kusuru var ,görmezden geleceksin'' anne öğüdü mü bu uzatmaları oynanamamızın sebebi?Daha önceleri de oldu bu .Sadece manita anlamında değinmiyorum mevzuya.En yakın kız arkadaşımın çok kallavi bir dedikodu makinası olduğunu bile bile arkadaşlığımı devam ettirmişliğim var mesela.Çocukluktan bu yana arkadaşımdı ve şehrin en sağlam dedikodu çetesinin üyelerinden biri haline geldi zamanla,öyle ki şan saldı ve ''millet ona sakın bi şey anlatma demeye falan başladı'' etraftan.Malum küçük yerin bu tür mevzuları bitmez.Bunu bile bile yıllardır arkadaşlığımı korudum onunla çünkü bu duruma bir hastalık olarak yaklaştım.Kendini durduramıyordu,bi nevi konuşma hastalığı teşhisi koymuştum kafamdan ona.Herkesi herkese anlatmak,herşeyi anlatmak gibi ket vurulamaz huyu suyu ile bağrıma bile basmıştım .Benim hakkımda da ne var ne yok eşine dostuna anlattığı için onunla iletişimimi tamamen koparttım.Sır tutmaz,çenesi folloş bu arkadaşıma yaklaşık bi iki ay önce elveda dedim.Ama sonra kızdım kendime;madem yıllarca onun bu huyuna bi dedikodu yapma ve herkesi herkese anlatma hastalığı olarak yaklaştım da neden benim herşeyimi başkalarına anlatınca alındım?En yakın kız arkadaşım,çocukluk arkadaşım dediğim bu insanın önlenemez laf yapma potansiyeli normalde iyiydi de, neden bana sürtünce tepki verdim ki?En yakınlarının dedikodusunu yapan insan benim niçin yapmasındı? ''Ohh ne güzel başkalarının dedikodusunu sana yaparken iyiydi di mi Değer hanım?'' demez mi insan kendi kendine.Emme yapacak biii şii yok; bunlar olacak yaşamın içinde,bi şekilde yaşamımızdan er yada geç geçip gidecekler.Hepimizi bir virüs gibi arada ziyaret edecekler ,edecekler ki bağışıklığımız güçlensin.
Kendimizi sorgulamamız gereken nokta ise:
Yani aslında; ben, insanların olumsuz huylarını bile bile hayatımdan çıkartmamak için direnince,sonra o boynuzları kıçıma batınca niye 'ayyy ne battı öyle' oluyorum?Timing sorunum mu var yoksa bu da benim insanı ikiyüzlülüğüm mü?Var var nokta zamanlamasıyla ilgili ciddi sorunlarım var.

Pazartesi, Mayıs 14, 2012

ac-cayip

Önüme hazır gelen şeylerle frekanslarımız ac-cayip iyi uyar.

Pazar, Mayıs 13, 2012

garip tabiat varlıklarının korunması


Bu ceketler Berlin projemin bir parçasıydı.Kendi tasarımım olan ceketlerin yeri apayrı çünkü hiç bi şeye bu denli özendiğimi haırlamıyorum.Hem kurgu aşamasında, hem dikiş kısmı bittikten sonra ki çekim ve konsept tasarım kısmında oldukça kafa patlattığım bir projeydi.Proje bitti ve aslında satış için planlanan bu parçalar tarafımdan korumaya alındı.Hayatımda olan herşeye tutkuyla bağlandığım gibi onlara da bağlandım.Ne satabilmeye ne de giyebilmeye kıyabiliyorum.Özel korunaklı poşetlerinin içinde bissürü ceket öylecene duruyorlar.Yahu ceketlerle duygusal bağ kurmak nedir amk.Kendimden çıkan her bi şeye bohemcesine ruhsal çakılma.Vallahi abartmıyorum; bi gece aniden yapıverdiğim köpekli bir kolajı yaklaşık 3 saat izlemişliğim var ve tabiii ki yine kıyamadığım için satamamışlığım var.Sergide gidenlerin ise yasını halen tutmaktayım.Bu ne be?
Tabiiiatımı.....

break çiroz*

Gündeliğin çiroz halinden çıkıp ,göz ve ruh detoksu sana bana iyi gelir.Haftalardır; maç,derby ve bi o kadar mal-geyiğinden sonra olabilecek en güzel şey.Bu kadar canavarlaşabilen insanların arasında halen renklerin gücüne inanmış yaratıcı insanların olduğunu hissetmek,sanatla güzelleşen ve bunu sunan insanların olduğunu bilmek güzel.Nefes aldım.