Cumartesi, Mart 30, 2013

kadifeden keseliler*


GİRİŞ BÖLÜMÜ:Şimdi kazak giyiyor olmam yakında bikini giymiyceğim anlamına gelmez.Hatta ve hatta bunun ilahi bi sinyali olabilir.İstediğim de pek emin değilim ama ne biliiiyim sürü psikolojisi münasebetiylen heralde.Sıcak olunca ne halt etceniz,terliyceksiniz de başının hüdaya mı erecek?Nedir abi?Bak yine aklımı karıştırdınız.Olm tam kahve bombardımanı yapmadan benim beyin hücrelerimi zorlamayın ve akabinde mevsim geçişlerinizle benim algılarımı rehin almayın.Bi kuzey kutbu bi güney kutbu.Kutup problemleri.Sorun sen de değil kutup geçişlerinde.

İYİ DİLEKLER BÖLÜMÜ::Mevsim değişimlerinde,mebran sular göğüs kafesimden safra keseme süzülsün.BİLİMSEL TESPİT BÖLÜMÜ:Oha kesemiz var.Aslında keseli hayvanlarız la,,, bizim.de kesemiz vaaar.Keseli sıçan ikinci göbekten kuzen miiiiiiiiiiiiiiiiiii?Ya Tazmanya canavarı emmioğlu mu?Yassı kafalı yarasa familyasını velin olarak mı yazdırmışlar?
SONUÇ BÖLÜMÜ:Geyik dallanmadan bu kulunuz kaçar.
Niyahhh
Dinle:
Emancipator - Elephant Survival

from an Incredible man*


Sadece gözlük anlamında değil,çerçeve anlamında değil, genel olarak ''efsane,klasiklere 5 örnek ver'' diye sorsalar , bu 5 cevabımın içinde mutlaka Cazal olurdu.Çok tutkunu değilim ama önünde her zaman saygıyla eğildim.Koleksiyonerleri ve dünya üzerinde bulunan fanları o kadar çok ki bazen gözlerimle yakinen görünce bile inanamıyorum .Ben ki inanamıyorum anlayın lakin koleksiyonerlik ruhumda varolan bi şey.Gel gör ki; Cazal takipçileri sanırım gördüklerim arasında en tutkuluları ve sadece bu markanın ikinci el uzmanı sadece 3 kişi var(en kralları) .Tabii daha çok vardır ama benim bildiğim ve en çok bilinen bu üçü.Biri Almanya,diğeri Kanada diğeri ise New York'da.Sadece bir çerçeve için Kanada'ya giden insanlar var .En en en eskisini bulmak ve tamamen en eski klasikleşmiş serilere sahip olmak için yapılan güzel hareketler bunlar.Bi çok kişide bir tabloya sahip olmaktan daha büyük haz verdiğini gördüm,yat kat versen o an ondan vazgeçmez yani.Tamamen bir Brooklyn simgesi haline gelmiş gibi görünse bile Almanya'da daha çok rastlanılan bir gözlük.Üff gözlük demeye bile elim varmıyor lakin nazarımda o kadar tasarım harikası.İlk modellerinden birini elimi aldığım an çok heyecanlanmıştım ,sanırım o zaman ona sahip olmak isteyenleri bi nebze olsun anlayabilmiştim.

Bazı insanlar dokundukları herşeyi güzelleştirmek için dünyaya gelmişlerdir.Bir dünya klasiği yaratıp ve bu yaratılan çizginin, dünya var olduğu sürece varolacağını bilmek ve gökyüzünden izlemek nasıl bir duygudur acaba?

In rememberance of Cari Zalloni

Cuma, Mart 29, 2013

keratin içerikli bi post*


'Street art collage' tufanından sonra şimdi de saçlara takmış bulunmaktayım.Artık çantamda büyük bir dosya taşıyorum(sanki taşıdığım çok az şey varmış gibi).Gittiğim stüdyolarda,arkadaşlarımda ve dergi ofislerinde gördüğüm tüm dergileri didiklemeye başlıyorum.Solucan aramaya odaklanmış civciv gibi direk eşelemeye başlıyorum.Allahtan herkes mevzuyu bildiğinden normal karşılıyorlar (hatta benle birlikte işe koyuluyorlar).O koca dergileri taşımamak için oluşan bir serilik refleksi bu.Gözüme çarpan sayfaları koparıp o dosyamın içine atıyorum.Ama artık o kadar profosyonel oldum ki jet hızında bir serilik var ellerimde.Geçen gün o dosyayı bi açtım-hooop- karşıma bi ton saç imajı çıktı.Kendim bile şaşırdım,saça takmışım haberim yok.Bakalım birleştirmeye başlayınca beni neler bekleyecek.Home-made maşa kafalaaaaaa mı yoğusa karayolları asfalt çalışmasını kıskandıracak kadar pırasa düz fönlü kafalaaaa mı?Nasıl kafalaaaa?We love saç saça baş başa activity!

Kepekli,bitli mitli saçlı kolajlar bitince pıt pıt buraya atacağım.

Ayrıca al bunu dinle,adama postiş ve çıtçıt yoldurur:
The Nomads - Be Nice 

papağan is the new baykuş*








///Şimdilik iyi ve hoş bir güne benziyor,hadi bakalım.Şimdilik diyorum lakin buna 'gün'demişler,ne edeceği belli olmaz.Yanağın en dombili tarafından makas da alabilir,çelme de atabilir.

///Reykjavik Fashion festival çok kapsamlı,verimli ve sanatsal bi hal almış.Doğa güzelliklerini geride bırakan bi çok ayrıntıdan selam olsun.Sanat ve dekor yönetmenlerini tebrik etmemek elde değil.İşte moda ve sanatın böylesine harmanladığı alanlardan büyük haz alıyorum.Festivalin yorumlanmasından büyük haz aldığımı belirtmeliyim.

///Moda haftalarının her yerde ki trajik tarafı nedir diye sorarsanız ;şu moda bloglarının etrafta ilgi çekmek için verdikleri amansız mücadele derim.Kimi değişik kıyafetler giyerek ilgi çekmeye çalışıyor,kimi birileriyle tanışmak için ,kimi pr şirketlerinden hediye alabilmek için o listeye girebilmek için ,kimi moda fotoğrafçıları,biz styling yapanlar,sanat yönetmenleri ve defile yorumlayanalara yanaşarak,kimi sokak modasını fotoğraflayan kişilerin objektifine takılmak için.İşin acıklı tarafı defile hakkında yorum yapmaya kalkışmaları.Moda eğitimi almış ve kumaş ve dikiş bilen blog yazarlarını bunun dışında tutuyorum ama sadece iyi giyinerek modadan anladığını zanneden insanların yorum yapışı komik kaçıyor.Kumaş ismi ver desem eminim 5 tane sayabilir.Dikiş tekniği ver desem ''pantolonum H&M 57  Euro''diye cevap verir.Hediye almak için verilen bu efor bana çok saçma geliyor.Milano moda haftasında bu daha da belirgindi.Hatta Stefano şöyle bi yorum yaptı:''Etrafta durmadan dolanan,senle gözgöze gelmeye çalışan ve durmadan etrafa bakan birileri varsa anla ki o moda blogudur''.Kart vizit bastıranlarlar bile  var aralarında ama kendileride ne olduğunu bilmiyor,cidden bilmiyolarlar sadece 10 gün ne giyeceklerini düşünüp,giyinip geliyorlar o kadar.Fashion institute'de double master yaptığını sanmışcasına oluşan özgüvene hastayım,o özgüvenin 2 dergi sayfası dolsun diye yapılan haberden meydana gelmesi daha da acayip.O zaman yazacaktım ama unutmuşum,şimdi aklıma geldi.Şayet ben bir alaylı moda blogu  olsaydım;  sağa sola bir yer edinmek için saldırmadan,beleş davetiye kovalamak yerine öğrenmeye çabalayıp,sayfaya reklam almak için sosyal ağların hepsinde 7/24 yıkama yağlama yapmak yerine daha 'cool'olmayı seçerdim.Moda tekniği bilmemek ayıp değil ama yeni insanlarla tanışmak eforunun yerine;kumaşın,sanatın ve tasarımın özüne inmeye çalışırdım.Kartvizit bastıracağıma moda tarihi çalışırdım.
 Yaklaşık olarak 4moda haftası sonrası analizi bu.

///Niyahh ne diyecektim.Papağan kurgulu yeni bir çekim için kafa patlatıyoruz.Daha önceleri papağan konseptli bir vitrin tasarımı gerçekleştirmiştik o gün bugün severim papağan mevzuuunu.Siyah beyaz çekimler istiyorum dedim ya nasıl da büyük  konuşmuşum ,bunu hiç dilememişim gibi tüm rengarenk çekimler bana tosluyor.Oldu olacak kendime bunu alayım da tam olsun.Çok bebek çok yemelik!niyah!

///Ne dinledim(-izledim) ve çok hoşuma gitti biliyor musunuz?Nayır bilmiyorsunuz,şimdi öğreneceksiniz.

Çarşamba, Mart 27, 2013

belki*


Kağıtlara ve yeni güne kafamı gömmeden önce son çıkış.
Huzurlu bi gün ola,Marek & Vacek sakinliği diliyorum hepinize.Güzel gider bence Marek ve Vacek.O coğrafyadan yetişen tüm sanat icracılarında bi ikinci dünya savaşı hüznü var hep ,parça çok eğlenceli ve hareketli olsa bile var .Hep bi arşiv,belgesel ve trenler dolusu insan geçişleri var notaların arasında.Belki notalar değil, çalan parmaklar da var bu his.Bilmem, belki de sadece bana öyle geliyor.Belki de o dönemi çağrıştıran belli başlı şeyler var bana.Bu şarkı işte onlardan biri,aslında genelde bağdaşmıyor ama benim içimde bağdaşıyor:
Marek & Vacek - Lullaby for Rosemary's Baby

Bu müziğin hüznü bi şeyler çağrıştırıyor bana hep.Hatta ve hatta The Boy In the Striped Pyjamas filmini aklıma getiriyor.Demin 'huzur'diledim ya,işte buna kavuşmak için önce 'insanlık'mevzusunu çözmemiz lazım geliyor.Yıl kaç olursa olsun,yılların numarası kaç olursa olsun!İnsanlığımızdan utandığımız anlardan tonla ders çıkarmamız gerekiyor.Sözde insan olmamak için!Bunun bilinci bile huzura yetebilir belki.
belki.
belki.
belki.
Belki yetmez.

Salı, Mart 26, 2013

///






///Anne evinden arakladığım nevresim takımları her yerde benimle(öyle,ben giderim o gider bavulda tin tin eder familyasına aitim ben).Oysa kıyamaz nevresim takımlarına o.Atmaya kıyamadığı için tonla yastık kılıfı ayrı ,çarşafı ayrı kombinleri vardır ve zorla onları kabul ettirmeye çalışır.Kesinlikle surrealist yanımı kendisinden almışım.
///Surreal demişken kolajlarımın yeni ülkelerle yeni insanlarla tokalaşma seanslarını izliyorum.Sanat bloglarından gelen mailleri dergi maillerinden daha bi önemsiyor ve öncelik veriyorum.Gençlere bayılıyorum,beslenen ve besleyen gençlik hayata dair umudumun taze kalmasına vesile oluyor.
////Bavulun yarısı sahaflardan topladığım eski kitaplık dergileri yarısı ise kitaplarımla doluydu.Alice Walker ve yaşamı hakkında bol bol okudum bugün.Meğerse şu cümleyi kuran güzel kadınmış:''The animals of the world exist for their own reasons.They were not made for humans anymore than black people were made for white,or women created for men''
///Aylardan sonra(ne ayı be,seneyi devriyesi oldu) Oh Land-Wolf&I dinlememin altında yatan sebep sağımın solumun çiçeklerle doluşması olabilir mi?Çiçeklerin ruhu okşadığı hususunu göz önüne alırsak oldukça cicili bicili sesini kulağımın tercih edişini daha net anlıyabilirim.Şimdi klibe tıklarsanız gaza gelip kahkül kestirmeye yeltenmeyin,tamam hatuna yakışmış ama kahkül konusunda gaza gelmemek lazım.Git kafayı kazıt ama şu kahkül konusunda tikkatli ol.Niye sizi şartlandırıyorum ki ?Bana yakışmıyor diye ve her kestirişimden sonra ''ne halt ettim ben'' dediğim için olsa gerek.Koruma iç güdüsü amk.
///Halen gözümün önünden catwalklar akıyor ve halen toparlamam gereken tonla ayrıntı var.Bi ton fotoğraf var ,aslında hepsini sizinle paylaşmak istiyordum ama posta posta aktaracam artık.Sao Paulo moda haftasını zaman sıkışımından dolayı kaçırdım ama bi ilk olarak, an ve an canlı izleme fırsatı yakaladım.Teknolojiye çemkiren ben böyle kuyruk sıkışınca teknolojiye arzular şelale oluveriyor.Artık kapak çalışması ve sergi için o topraklarla kavuşacaz.
///Ben kaptırsam daha da yazarım biliyosunuz.Ne?Hadi canım bunu bal gibi biliyorsunuz.
///Çenemi düşmesini sağlayan mekanizma,parmaklarım ve klavye trio hattına ara kablo çektim.
///Artık yazıyı bitireyim diyorum.
///Sonuç bölümüne geldim.
///sonuç:
///bok

inspiration; her şey oyuna dahil*



Bu ilham perilerinin nerde pusuya yattığı sorusunun cevap anahtarı oldukça şaibeli olmuştur hep.Öyle megafonu eline alıp gökyüzüne doğru anons edince gökten 'ilham' düşmeyecek gerçeği ile yüzleşe yüzleşe pişer insanoğlu.'Aslolan birikimdir,entelekttir'' savına karşın ben halen Pablo Picasso hayallerine inanmaktayım.İlham tamamen huzursuzların hizmetindedir.Ömür boyu okul öncesi eğitim yaşında kalabilenlerin ensesindedir.Uykusunda kafasına düşen 'ilham' kodadlı oyuncaklarla enva-i çeşit oyunlar çıkarabilenlerin kadrolu perisidir.Örofi sularına ayaklarını sallandıranların gönüllü gıdıklayıcısıdır.

Ama yaratıcı olmayan bi insanın ilhamla olan zorlama ilişkisi bu samimiyeti alır götürür.Hırslı insanlar da ilhamın iyi niyetini kötü ve savurgan kullanır.Hassas bi denge var burda,milimlerin oynadığı.İlham sandığın şey seni bir taklitçiye de dönüştürebilir.İlham sandığın şey seni başkasının yaratıcılığının başına kazulet gibi çöken bir varlığa dönüştürebilir.Hatta seni çok çirkin bi insan bile yapabilir.Kendini tanıma sürecinde zaman zaman denk gelinen bu tablo herkese ''hayatı ittirme,kaktırma ve durmaksızın röntgenleme''ara başlıklı sinyaller verir.İşte bu sinyallere kıçını dönersen asla 'sen'olamazsın.Başkaları olursun,diğer insanları ürkütürsün ve ilham perilerinin kıyak listesine asla giremezsin.

Hayallerle yoğrulmak ister tüm ilham perileri,zorlanmak istemez,üstüne üstüne gidilmesini istemez çünkü kimin başına düşeceklerini çok iyi bilirler.Evet,ilham perileri bu tozları ve oyuncakları kimlerin kafalarına serpiştireceklerini çok iyi bilirler.Eğer başkalarının ilham kodadlı oyuncaklarını çalmaya çalışırsanız sacede -mış gibi arşınlarsınız hayatı.

in:içinde
spirare:soluma,nefes alıp verme
ilahi özleri solumak
latinceden gelir.

Bu videyo çeken insanın başına serpilen bu mavi ilham tozlarının kokusu burnuma burnuma savruluyor.
Bu maviler kesinlikle kokuyor.
Bak.
BON IVER-Holocene 

Pazartesi, Mart 25, 2013

aldı yürüdü*


Bol bol yürümek istiyorum.
Belki güneşi tepeme alırım 
belki bulutları arzularım,
emin olamadım.
Galiba sadece Nazım Hikmet'in dediği gibi:
''yürümek;yürekten,gülerekten yürümek...''
lafını sırtıma çalıp gülerek yürümek istiyorum.

Ne biliyim,Patrick Süskind'in Güvercinine inandım belki de.
''yürümek yatıştırır,yürümenin sağaltıcı bi yanı var''diyerek yollara revan olmamı tetiklememiş miydi rüyama girip.Ah şu benim bol castlı rüyalarım yok mu,oldukça meşakatliler.

Niyahhh,şimdi konuyu ''kendime doğru yürüyorum ,bu benim iç yolculuğum''falan fıstık diye toplayacam sandınız di mi?Ulan halen tanımadınız beni yeaaaaaaaa.İç yolculuğumu geçen hafta çok ekler,kek ve pasta çeşitlerini yiyerek zaten tamamladım ,yani bunun için ekstra bi seyahate gerek yok.Milletin hepsinin bu aylarda doğacağı tutmuş,şeker komasına girecektim.Baktım olmayacak,nerde bu vucudun sahibi dedim ve ver eliniğ tabana kuvvet land.Yürüyorum çünkü yaza skinny bitch formatının dışında bi konseptle giriş yapmaya niyetim yok.'Zayıf olmak başka,fit olmak başka' diyen ne güzel demiş,ha işte ipleri elde tutma ve vucuda hürmette kusur etmeme adına girişilen bi proje bu.Ayrıca hiç sıkıcı değil lakin envai çeşit postacı yürüyüşü figürlerim var.En çok sinir olduğum ise ben yürürken yanımdan koşarak geçen insanlar.Maraton da marathon, ille de marathon tayfası onlar.Gerçi onlar yanınızdan geçince siz karizmayı çiziyorsunuz ama olsun uykumu kesip gelmişim er meydanına,saygı duyacaksınız.Sigara içmediğim için iki kat alkışa tutacaksınız,yoksa yemin ediyorum yürümem.Ekstra alkışı ise kilo problemim olmadığı halde topuk icralı postacı yürüyüşü yapmamdan dolayı da istiyorum.Niayhhhhhh gaz gaz lö gaza gelmem lö şartingen.Zaten spor tembelliği ve devam etmemek için 50 bin takla atan akıma bi adım yakındayım,valla yeşilay dünyasına küserim .Herkesi aradım ve haber verdim:''yürüyorum ey ahali,hemide her allahın günü''diye(gören de okçuluk sporunun icrasına başladım sanacak).Birileri beni daha da gaza getirsin istiyorum,gazın devamı gelmezse aktif spor \pardon yürüyüş\ hayatım yine sekteye uğrayacak.Füze kalkanları ateşşşş!

Bu kadar bilmiş bilmiş laflardan sonra bırakırsam da size söylemiycem tabii ki.Sizler beni hep yürüyor sanırken ben kanepe tepesinde yanlayıp yeni belgesel kuşaklarında kumandasal finkler atıyor olacağmmm.''Polenler molenler yürüyemiyorum'' diye sıralanan bahanelerin arifesindeyiz zatiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii.