Cumartesi, Ocak 12, 2013

tafkap:the artist formerly known as prince*


Prince,you ma babe!!!!

Genel kanı olan '90'lara sıkışıp kalmış şarkıcı'tanımına asla katılmayan ben, aksine dönemlerin üstünde bir adam olduğunun sağlam bir savunucusuyum.Elinde warwick marka bir basla slap solosu atışını görüp aşka düşmeyen kaç canlı vardır ki?Ama tabii ki seven var,kıl olan var ve değişik yorumlar elbet var.Sadece şarkıcı olsa neyse ama bi şarkıyı 30 ayrı entstrümanla icra edebiliyorsa o zaman 90'lar diye minik bi başlıkla es geçmek olmaz.Ayrıca her roportajında ısrarla Miles Davis'in adını andığı için de ayrı bi coşku hissiyatım var ona karşı.Bi de şarkı söylemek dışında varolan bi ses tonu var ki ,o sakin coolluk öldürecek beni.Kill me yani,o derece!

Fatih Akın'ın arka sayfa'da "çağımızın Mozart'ı" olarak nitelediği adam,get on the boatta , 6 buçuk dakikalık bir funk şöleninle kalp kapakçıklarıma taarruza kalkan adam,ikizler burcu olduğunu öğrenmeden tahmin ettiğim güzel siyah adam,vaktiyle,"act your age,mama, not your shoe size"diyerek arzular lö fıskıye yapan adam.

Ve kırmızının ve gitarın en çok yakıştığı adam :

Cee lo Green feat Prince on guitar-Crazy

Cuma, Ocak 11, 2013

ışık yılı yettim*


Otur kalk otur kalk lö dünya.Dünya yuvarlakmış ya,hoooppacık dön dur yinede katkı maddesi içermeyen bir dünyalısın.Tepinip dursak da  ikamet kağıdımız hep 'dünya' olacak.Muhtar ve aza tayfası orda gidin sorun.Bildiğiniz dünyalıyız.Ama bizi düşünen bi kaç bilim adamı ve madamı sağolsun. Mars'a yerleşecek gönüllüler aranıyo yazısından sonra kara kara (sarı sarı)düşündüm.Ya gelip ,kapıyı çalıp sorsalar :''efendim,talihli siz oldunuz,pılınızı pırtınızı toplayın gidiyoruz''diye.Hay amk ya, bilim kurgu filmlerini zorla ''bak bak ne olcak şimdi ,gel ya burası çok heycanlı''diye izleten Frederic'e!Tabiii benim ortamın olmadığından bi habersiz izletip durdu.Bilseydi benim rüyalarımın şu sıralar bilim adamları tarafından istila edildiğini eminim izletmezdi.Kaç bavul alabilirim?Beyaz peynir?burnum tıkanır ve bademciklerim şişer diye yanıma vicks alabilir miyim?

Siz görmeyeli ben çok wild oldum.

Pink Turtle - Walk On The Wild Side

Saramago öznesi ve nesnesi*


....'Yirmi yıl önce bir an düşünmeden aşk sözcüğünü kullanırdım burada,oysa şimdi ilgiden söz ediyorum.Yıllar ve deneyim,sözcükleri kullanmada dikkatli olmayı öğretiyor bize.Yanlış kullanıyoruz,farkında olmadan öne çıkarıyoruz,sonunda bir gün eski giysiler gibi lime lime olduklarını görüyoruz,bir zamanlar sürekli onarılmadığını belli etmemek için her hafta ustalıkla kırpılan parçaları iplik iplik olan eski pantolonu giyerken utandığım gibi utanıyoruz.Eskiden sevgi sözcüğünü nadiren söylerdim,söylediğimde de sözcüğün öznesi veya nesnesi ben ya da benim bi parçam olmazdı.Şimdi mademki bu sözcük doğrudan benimle ilgili,kullanırken dikkatli olmam gerekmez mi?Hatta,gerekirse sözcüğü maskelemeye dek götürebilirim işi,gerçek sözcüğün birden ortaya çıkıp çiçek gibi açması için,ilkokulda yaptığımız anagramlar gibi,başka sözcükler bile kullanabilirim.Ancak düşünüyorum da,sevgi sözcüğünü bağıra çağıra söylemeyi yeğliyorum,bakalım ne olacak.'

JOSE SARAMAGO/RESSAMIN EL KİTABI/SYF.255.

Yukarıda yer alan paragrafın altını çizmişim.Çok sevdiğim kitaplardan biri olduğundan kelli,kitaplıkta en güzel yeri verdim ona.Ayrıca,tüm Saramago kitaplarının arkasına düştüğüm irili ufaklı notlar gibi, bu kitabın arkasını da yorum seliyle ele geçirmişim.''Yıllar sonra bu kitabı tekrar okumak istiyorum,görüşmek üzere'' diye de bitirmişim. Tarih ve Kahire yer bildirimi ibaresinin altına ısrarla 'tekrar' diye yinelemişim.

Tekrar tekrar okumak ve dinlemek istediğimiz şeylerin olması huzur verici
Jaco Pastorius- Mercy,Mercy,Mercy

Perşembe, Ocak 10, 2013

hayata yüklenmemenin özgül ağırlığı*


Bi çok şeyi bir arada yapma durumundan hiç memnun değilim.Bu durum benim akış düzenime aykırı ve beni hoooop diye 'down' yapabilen bi şey.Teker teker ve dinlene dinlene gitmeliyim ben.Dağılmış bir Değer asla tercihim değil.7-8 işi aynı anda yapmayı bırakın 2 işi aynı anda yapınca bile savrulmaya müsaitim.Tek tek,sek sek ve birdir bir gitmeliyim ben.Allahtan kendimi bi buçuk tanıma şerefine nailim. İşler sayıca kaosa sardığında, fren pedalının aklımın bi köşesinde olma durumunu seviyorum.Bu zat-ı fren ,bazen olaylara bir erkek gibi bakmamı sağlıyor.İşte o erkek; her kadın için çok gerekli bi erkek.Tamamen sizin mahsulunuz, sistem dışı gözünüz ve hırs dengeleyicisi görevini alnının akıyla yapan bir kadınının ruh erkeği.

Bi çok şeyin aynı anda üstesinden gelen kadınların bunu ballandıra ballandıra anlatmasını dinlemeye tahammül edemezken ya ben de öyle bi kadın olsaydım?Sanki Nobel ödülüne layık görülmüş gibi o heyecan ve telaş içinde anlatmalarını,kaşlarım havada en baygın bakış ifade -halimle dinliyorum ve bazen okuyorum.Anlatıyorlar ki karşı taraf onaylasın.''ah hayatım senin bu enerjine hayranım''densin,''bu kadar şeye nasıl yetişiyorsun valla şaşıyorum''densin.Sadece bunu duymak için yaşayan bi kadın populasyonu olduğunu düşünüyorum....Ödüm kopuyor hemcinslerimden bazen,ya sizin?O egolarının bir şahin pençesi haline gelişini belli bir mesafeden izliyorum.''Hem onu yapıyorum,hem bunu ,hem şunu'' diye yarı şikayet eder yarı ''beni pofpoflayın'',''beni bana övün lütfen''ses iniş çıkışları ile devam eden  kadın anoforlarının kolları ahtopot gibi sarıp sarmalıyor.Üzüntülerini,sıkıntılarını farketmeye, yaşamaya bile zamanları yok sanki,7/24 yoğun company.Hayata bu denli tam saha press uygulamak yorucu değil mi?Biri neden kulaklarına eğilip :''tüm ruhunu ben-gay jel ile ov'' demiyor?

Oysa hayatta slow motionlar da var,adımlar var,yaş mühim değil emeklemeler var,durmalar bi sakinleşmeler var,egonu iki dakka sikip atmalar var,onaylanmayı beklemeden nefes alabilme gerçekleri var,kendini övmelerden mühim kendininin mandırası olup beslenmeler var,hırslarını ponza taşıyla yontabilmeler var.

Ayrıca> sevdiğiniz bir cafede otururken,çalan parçayı merak edip, üşenmeyip,ayaklanıp,kasanın yanına gidip ''bu çalan parçanın adını öğrenebilir miyim?''ler var(böyle bi huyu olanınız var mı?Huydaş arıyorum.O anı büyüleyen şarkıyı kaybetmeme isteği,tüylerini diken diken yapan şeyi ya bi daha duyamazsam hissi ve akabinde şarkının kaynağına ulaşma)

Ablaye Cissoko & Volker Goetze Live at the Jazz Gallery 


Pazar, Ocak 06, 2013

kuzgun*





Güneş tanrısı başlıklarının 2 ay öncesinden tasarlandığı,Victorian döneminin en uç gömlek işlemeleri için bi ay kafa patlatıldığı,Pagan makyajı antrenmalarının ise 2 hafta sürdüğü kollektif kültür temalı güzelleme sona ermiş olabilir ama yıllar yılı hastası olarak kalacağım.Kargaya yavrusu ne görünürdü?

Ödül maması olarak>New Orleans'da >Erykah Badu&Mos Def dinlemek var idi:
Erykah Badu's Jazzy Tribute to New Orleans

yağmur itici gücüyle hissiyat-ı pazar*

 


 '27 Science Fictions That Became Science Facts In 2012' yazısından sonra ben yine yeniden tırsmalarda.Lağnnn ne oluyo?Peki Jetsons ne zaman olabiliriz?Ben nalları dikmeden olak bari.Bi ondan tırsmam.

Tamam tamam... duygusal bi pazar konseptinden çıkmamam için elimden geleni yapacağım.İnanmıycaksınız ama yağmur yağıyor,bu altın yağmasıyla eş değer.Bu arada ben Kayahan dinlemeyi özlemişim,niye haber vermediniz bana.Yıllar var dinlemiyorum,insan bi hatırlatır('duygusal pazar günü konsepti' derken bu denli overdose sanmadınız di mi?).Dün gece denk geldim ve 'lö mis' geldi.Sanırım en güzel Türkçe vurgu kabiliyetine sahip zatlardan biri.
Başka dillerin uğultusu sebebiylen ayrı kalınan ve sonra kulağa 'tane tane' giriş yapan sen sevdiğim dil .

Türkçe ne güzel
Kayahan-Yağmur