Cuma, Kasım 16, 2012

mutluluk veren zat-ı muhteremlere örnek*


Hehehe benimkiler burda.En güzel fotoları bu galiba.İkisini beraber karşımda görünce çok mutlu oluyorum.Kediler için çamaşır makinesi neyse, benim için de bu ikili odur,gördüğüm  kanalı değiştiremiyorum.
Hadi bakalım bu gecenin filmini seçtim bile ben.

İstanbul Tatili (1968)-Kartal Tibet,Filiz Akın

tahin&pekmez*

 
   
7 Steps To The Perfect Girl's Profile Picture yazısını okuduktan sonra aramızda ki Facebook geyiği oldukça alevlendi.Facebook profil fotosu için ulus farketmeden bunun için verilen çaba.''Facebook umrumda değil zaten facebooka ayda yılda bir giriyorum'' diyen (muhtemel hiç Türk dizisi izlemeyen) ekip bile bu tufanın ta bodozlama içinde aslında.İşin garibi Türk erkekleri daha bi atakta.Kadınlardan daha seksi poz veriyolar artık .Vallahi billahi daha çok özeniyorlar;yandan yandan çekmeler,yanar dönerli bi takım profil fotosu olmak için doğmuş pozlar.Ve artık Türk erkeği.de dudak pozuna yatay geçiş yaptı.Bakıyorum da dudaklar aralanıyor falan,uuu lö yerli yağız crew.Yani aslında bu yazıyı kadınlar yerine erkekler diye okudum ben.Ve erkeklerin 'mutlaka havuza atlamadan önce veya deniz kenarı çıplak bi pozu olacak' fetvasını kim verdiyse onu ense kökünden yakalamak ve kafasını thai yağında marine etmek istiyorum.Olm Kıvanç Tatlıtuğ musunuz?Nasıl özgüven?2 çocuklu İlkokul arkadaşlarımın erkekten soğutan fiziğini gördükten sonra ruhta yaratılan tahribatın hesabını kim verecek.Koy adam gibi gömlekli fotonu oraya,neyine açmak senin 2 santimlik omuzlarını ya?2 çocuklu tahrikcan.David Beckham sanki aybalam.Nasıl bir özgüven,denize atlamalar,gerilmeler falan.Yeri geldiğinde 'manda gibiyim karıcım lütfen beni çekme' demek bi erdemdir.Senden Chris Brown baklavası istemiyor kimse, her Türk erkeği gibi yap Dukan'ını rahvan gitsin.Karılarınızı zayıf görmek isterken iyi tabee.Ayrıca bi kadın koysa öyle havuz başı ,deniz serpilme pozlarını demediklerini bırakmazlar .Kızdım bak iyice şimdi.Feminist yaptınız akşam akşam yea.

Ya gencolar bakın ,yağız Türk evlatları ....bizim hatun cemiyeti olarak öyle illa 'taşa sığınasımız geldiyse,sanat bizim içindir hadi kutsanak modundaysak ve bi iki hayır duası dudaklarımızdan dökülsün istiyorsak' Tumblr'a girip 'male models' yazıyoz ve tüm allahın sevgili kulları karşımıza hopppp diye dökülüveriyor.Tahin &pekmez gibi geliyor tabi.Ordan bakına bakına hoşumuza giden kekliğin üstüme mouseumuzu tıklatıyoruz,falan filan.(Ve sevgilimiz.de bunu kıskanmadan yandan yandan bu sanatsal faaliyeti izliyor.'Müze geziyorum farzet' diyip yırtabiliriz bu işten .Ben öyle yaptım an itibariyle :P)


Dökül susam dökül

mini not:Aslında çöldeyimli bir yazıya girişmeye ümitlenmişten yazı facebook fotolarına geldi.Ve başta koymuş olduğum jellyshoes&beach fotosu kelebek gibi kaldı.İdare edin.

anlarsa Smiths anlar gerisi yalan anlar*


Karnım ağrıyor,ölüyorum(şakacıktan).Aha haaaa, herkese bi nazlanma falan.Uuuuu çekilmezim yemin ederim.Canım arkadaşlarımı whatsapp'dan kalaylıyorum,''beni unutmuş olamazsınız,arada bir yazmalısınız'' diye girişiyorum.Kendime bile çeşitgil tripler,aynadan yan yan kesişler.Ve ne kaderdir ki; ben, bu Değer'le ve biçim biçim serpilen huylarıyla bi ömür yaşamak zorundayım.Sizin öyle bi zorunluluğunuz yok ne güzel .

Bu dönemlere özel bir healing albümüm yok sanıyorsanız>yanılmışsın yolcu:

The Smiths - Hatful of Hollow

Perşembe, Kasım 15, 2012

'hergün hangi kötü habere uyanacağız' çocuklarına gelsin:


Gergin coğrafyanın gergin çocuklarıyız biz.Kendi iç sorunlarımız hepimizin hücrelerine kadar işlemiş haldeyken, civar ülkelerin sıcak hatlarının da ya figuranı yada jön başrol aktörüyüz.Ne kadar haberlerden kaçarsan kaç sen bu coğrafyaya aitsin.İstersen apolitik ol istesen eve gazete sokma veya tv'de tüm haberleri zapla..istediğini yap,olmaz!Bi şekilde her olay ışık hızıyla bizlere yansıyor;çocuklara,yaşlılara ve tüm sokağa.İster istemez o hep aktif gündem,hep'sıcak haber'li alttan akan tv bantları ve 'inanamıyorum yaa'dedirten son dakikalar üzerimize tonlarca yük yüklüyor.Ve bir Türk olarak alıştık mı bu duruma?Yeni bir alışmışlık değil aslında bu, genlerimiz zaten -gündem gerginliklerine- alışık.Dedelerimizden babalara ve ordan bizlere doğal bir  devir-teslim diyebiliriz.
Hayatımız ne kadar güzel olursa olsun,sıfır sorun ortalamasıyla yaşamayı becerebilelim veya hiç işimiz olmasın olan bitenle ,yine de olmaz.Nasıl yansımaz bize?Bitki örtüsüne bile yansıdığına eminim.
Misal,öğlenden sonra bildiğiniz çöktüm.Kendi kendime konuştum.Bildiğiniz bombalıyor ülkeler birbirini.Bize burdan kulağa surreal ama ya orası?
Derken hayat garip şekilde akıyor.Daha demin İbrahimoviç'in golünü izledim youtube'den,kocaman bi narı tek başıma yeme başarısına imza attım.Hayat akıyor.Gergin ama gündelik akışkan.
'Nasıl bir gündeme uyanıcaz acaba?'sorusu hep baki.(Türklerin beyinciğinde bu soruya ait bir kesecik oluştuğuna inanıyorum artık)
Cezaevlerinden veya Gazze'den gelen kötü bi habere uyanmak istemediğim kesin.


Glenn Gould, kahveni nasıl alırsın?



Üff ya yalvarırım bıraksınlar kahve ve çikolata araştırması yapmayı artık .An itibariyle dünyanın en saf ve halis kahvesini yudumlarken okuduğum ilk yazıya bakın hele: Caffeine Affects Estrogen Levels  .Hormonlara özgürlük diyorum!Asya'lı kadınların derdi beni gerdi ama hepimiz dişiyiz,höytttttt!
Olumlu bi şey yazarken bire araya bi çomak sokuşturuyolar illa.''2 fincana kadar yararlı ama bazı insanlarda ....'' diye başlayıp korku filmine bağlayabiliyorlar mevzuyu,o yüzden pozitif bir başlığa bile aldanmamakta fayda var.

En iyisi ben size orta Türk kahvenizin yanına bi Bach patlatıyım tam olsun,

Glenn Gould 1932 1982 Bach French Suites

Çarşamba, Kasım 14, 2012

I love salt çoğunluk very much*


Ya öyle kalırız işte.
Salt çoğunluk ne diyor?
Kalmaya devam öyleyse.

Joe Pass & Carol Kaye - Slick Cat

ikat*


Son 4 senemi üzerinde bol bol araştırarak yoğrulduğum bi konu:ikatlar.Geleneksel Türk kıyafetleri,Türk Cumhuriyetleri ve kıyafetleri ve&ve şimdi bunlara ek olarak middle east geleneksel kıyafetleri.Ama tüm bu kültürel dalların arasından benim en büyülendiğim ve ilk göz ağrım olan Özbekistan kumaşlarının yeri çok ama çok farklıdır.Bölgeden bölgeye değişen dokuma farklılıkları ,figürlerin köyden köye değişimi beni her zaman çok etkilemiştir.2 sene evvel 1 sene boyunca Trt ekranlarından bu kültürü ,bu konuyla ilgilenen 'az'sayıda ki insanla paylaştım.Sonra kesmedi bu konu başlığı altında dolu dolu 2 belgesel coachluğu yaptım.Yine.de doyamadım desem.

İkat çok hassas bir mevzu ,yani hem kullanım şekli,hem narinliği, hem adaptasyonu.'Beni olduğum gibi bırak' diyen bir sanat o!Meksika ikatından tutun Endonezya,Hindistan ikatına kadar hepsi naif ve özel.Daha önceleri bir çok moda tasarımcısı -ikatı- bi yerlere monte etmeye çalışmıştı.Modern catwalkların arasından mistik bi doku göz kırpsın istediler ama çok başarılı olabildiklerini sanmıyorum.Ama günün birinde Ziad Ghanem geldi,tuttu aldı en organik ikatı ve Londra'ya götürüp harmanladı,sonra o değneğiyle 'Paris is burning SS/13' ile 'here is my ikat 'dedi.Kökünden kopmayan ve doğunun gücüne inanan o Lüblan'lı eğlenceli kişiliğiyle 'hoppp'diye sundu bize.Şöyle bir açıklayı da iliştirdi kenarına:''I am a big supporter of traditional technics. Uzbek Silk Weaving and Nawl Silk Weaving, both used in my latest collection.'' Sadece ikatla kalmadı ;Zouk Mikael yöresine(taparım) özgü the nawl traditional wearing methodunu da harmanladı ikatın yanında.Bu kumaşa emek ve gönül vermiş ve halen daha araştırmaya devam eden biri olarak (çok)sevindiğimi beyan etmeliyim.
'İkat' konusu geçince 'o da ne?' diye sualleyen moda tasarım mezunu insanların,defile yorumunu yapan editörlerin olduğu bir ülkenin evladı olarak geç de olsa bilgilenmekte yarar var diye düşünüyorum.Öyle her doğu motifine 'oriental touch'diye başlık atmakla olmuyor bu işler.Avrupa'da ki defile okuyucusu editörler gibi kumaşın dilini sökeceksin ve sonra bize anlatacaksın.
Herneyse;

Şimdilerde ,Silk Ikats of Central Asia sergisini sizler için gelişse mesela?.Misal bunların içine Arap ikatları girse?Evet evet ikatlar bir kültürel dalga gibi yayılmış koca bir coğrafyaya,evet işte onun izindeyiz!

Taaa uzaklardan sevgilerle...

Pazartesi, Kasım 12, 2012

çöl ve hiç*


Çöl boyunca araba yolculuğunu sevdiğimi itiraf etmeliyim.'Hiç'eşliğinde yolculuk ediyorsunuz,bildiğiniz 'hiç'.Hem siz hiçsiniz o anda hem de dünya.Evet bazen iki saat ne bir kuş ne canlı izine rastlıyorsunuz.Araba camından sadece 'uzak' izliyorsunuz ,dünyayı ve taa bi ucunu.Gece yolculuklarını sevmiyorum bu yüzden,çünkü hayatı kaçırıyorum karanlıkta.Sinai'ye ilk gidişimde gece yolculuğu yapmış ve dönüşte ne kadar çok şey kaçırdığımı farketmiştim.Gündüz-gözü öyle mi;in ve cinin top oynaması hiç bu kadar keyifli olamaz.Uzaklarda bi yerde benzin istasyonu olduğunu biliyorsunuz ama o bile sürpriz,tam macera.İşte o an 'iyi ki bu turist olarak kısıtlı-keşfetmiyorum burayı'' diye şükürü ediyorsunuz. .Su içmemek için çaba sarfediyorsunuz ki çişiniz falan gelmesin(lakin bu memleketin en derin sorunu berbat tuvaletler).Gerçi atraksiyon olur çöle de işemedim demezsiniz.

Bu ülkeye gelenlerin niye sadece Sharm el Sheikh ve piramitlere odaklandıklarını anlamak gerçekten zor.Luxor,Aswan, ve Sehel'in çok daha büyüleyici olduğunu düşünmekteyim(ve belki Taba).Ama şimdi durun, ben daha el değmemiş bi yer daha keşfettim.'Bu sefer başka'dersiniz ya vallahhh bu sefer başka.Sanırım mütemadiyen geleceğim.Hem de Kahire'den 5 saatlik uzun bir çöl araba yolculuğu bonusuyla.

Lonnie Liston Smith & The Cosmic Echoes-Desert Nights