Perşembe, Mart 21, 2013

bugün günlerden eben*




   




Bahar kapıda.Burda kimle konuşsam herkes mevsim değişimlerinin ülkelerine olan yansımalarını anlatıyor.Hiç bi şeyin eskisi gibi olmadığını artık görebiliyoruz.''Eskiden yazlar şöyleydi'gibi laflar artık kullanılmaya başlamış bile haberimiz yok.Dün bi de bu habere denk geldim ki amaninbo!Kısacası boku yedik companybittiniz olm siz.Huheuhe.Son iki gündür sayemde dünyaya dair umudunuz kalmadı biliyorum ama napiim ya illa tiridine banacam!

Tamam beee bugün bulaşmıycam sosyal içerikli konulara.uheuhe.Iceage gibi mi olcak lağnnnnnnnn.
Üfffff,ne diycektim;
Endless Obsession 'u izledim tekrar .Sanırım boyama tutkusu böyle bi şey .Videoda o kadar net görebiliyorum ki bu coşkuyu, beni an itibariyle alakasız bi mekanda gaza getirdi.Direk suluboya setimi arama ihtiyacı duydum.Bugün öyle boyama günü.Yazıyo ya millet ''bu gün günlerden bilmem ne'' diye,uheuhue,çok gülüyorum olm o çeşitlere ben.Dünya sular altında kalmadan bi kez kullanıyım dedim şu cümleyi.''Bugün günlerden suluboya ''.Ohhhh ,rahatladım yemin ederim büyük bi yük kalktı üzerimden.''Yarasınnnnnnnn''diye sırtıma vurun bakiiimmm.

Başka bir mevzu var ki,o da hayvan alimi olmama ramak kaldı.Bu hafta.da  'kızıl akbaba' belgesillerini izliyorum.Annemin her sabah -doktorum- programını izleme azmini sollayacak bi eforla hayvanlar alemine girdim.Çekim araları bile mini vakitler yaratıp kesik kesik izliyorum.O kadar belgesel izlemişim ki gidip yeğenime ''gece hayvanları''diye bir kitap bile almışım.EHUEHU yemin ederim farkında değilim.Ev hasretini böyle hayvanlar alemi sıcaklığıyla geçiştiriyorum acaba?huehue.Bu arada bu akbabalar tek eşli.uheuhue.Bu tipsizlikle de bulduklarını bırakmasınlar zaten,bu tipe çapkın olamazlardı.Alın size bilimsel yorum.Yok yok daha pişmem lazım lakin halen alaylı izleyici olduğumu bu yorumla ispatlamış bulunuyorum.

Niyahhhh.Hep bunu dinledim.
Bugün günlerden Laroz .uheuue
Laroz - Color Of The Rainbow

Çarşamba, Mart 20, 2013

alamatra sosyal ağ taraması*

Yorgun ama iyi.İyi göreceli ama yinede de iyi.Yorgun olmam değişik muhabbetlere burnumu sokmayacağım anlamına gelmez.Al sana 'dilim damağım kurudu ama parmaklar kanlı canlı'nın bi ispatı.Dönüp dolaşıp geldiğimiz fiks geyiğimiz bu .'Yahu bu gemiler suyun üstünde nasıl duruyor' geyiğimiz birinci sırayı kaptırmasa da dengeyi sağlıyoruz bi şekilde.

''Facebook olmasaydı insanlar nasıl hayatlarını devame ettirecekti?''konusuydu sabah ki muhabbet konumuz .Instagram, bloglar, twitler ve tonla paylaşım ortamının,şifrelerinin,usernamelerin hayatımızı gün be gün ele geçirişi gerçeği ta ensemizde.Egolar bir oluk buldu ve ordan akıyor.Ego akacak bi oluk buldu ve bi makinaya akması diğer insanlara boşalmaktan daha iyidir belki ama neticede herkes mekanikleşti.Her ne kadar ''egomu minimumlarda yaşıyorum''falan desek bile bu paylaşımların tek bir sebebi var -beğenilmek-.Retwit ile mutlu olan bir nesil var.Facebook bunu bildiği için'like'butonu koydu çünkü o like bi çok insanı erekte ediyor.''Ben aydınlandım,başkalarının beni beğenmesine gerek yok,ben sadece paylaşımda bulunmak istiyorum,ben sadece eşe dosta yazıyorum'' gibi oldukça Türk işi masumane ayarlı bahanelerinizi alır  dürüm yapıp yerim.Bi kere geçeceksiniz ''ben sadece eşe dosta yazıyorum ,yok ilerde evlatlarıma günlük kalsın,sadece faideli bilgiler paylaşıyorum''ayaklarını.Garip bahaneler aramaya gerek yok:''yok ben zaten fazla girmiyorum,yok zaten bi girip çıkıyorum,sadece face'de oyun oynayıp çıkıyorum ''gibi laflala bir savunma mekanizması neden oluşuyor anlamıyorum.Olm desene çata çata köpekler gibi internetin neferiyim diye.'Kendimden bahsetmek,retweetlenince retwit sayımdan bahsetmek,en güzel çıktıım fotolarımı eklemek ve fotolarımın beğenilmesi çok hoş,Instagramda 1000 follower olunca teşekkür yazısı bile yayınladım ' denmesi , diğer saydığınız absurd savunma çeşitlerinden  daha kral duruyor.Bunda sorunlu bi durum yok, gel gör ki  komikleşen bu savunma mekanizmalarına da gerek yok.Neden?Çünkü çağ bunu gerektiriyor ve bizler bi şekilde bizi rahatlatan ve belki o gizli saklı sandığımız egonun akışını sağlayan verileri bu garip sosyal ağlardan salık veriyorsak ne yapabiliriz.Haa tabii bunu dozajı bizim elimizde.Bu sosyal ağları eleyebilme bilincinin oluşması zamanla olacaktır.'Evet Pinterest diye bi site var ama sanırım benlik değil pek''diyebilmek için daha surf bilinci gerekecek.Kendi hayatını organize etmek gibi bi şey.Kitap okuma zamanımı sıfıra indirdiği için Instagram'a geri dönmemiştim biliyorsunuz.Bunun gibi işte,hayatımızın aplikasyonlar tarafından cinsel istismara uğramaması aslında bizim elimizde.Bazen de değil ,değil çünkü iş ve bilgi kaynaklarım o minik telefonların ve kompüterlerin içinde.Bi şekilde mahkumum.Kişisel olarak 'evet ben bu çarkın içinde yer almıycam desem bile, bu bi noktaya kadar lakin ''iş ve meslek''olarak köküne kadar içinde olmama beni yaka paça itekleyen bi çark bu.Öyle bir çark ki çölün ortasında bile interneti buldurttu.Üzgünüm ama böyle.İnternet tanrımız wireless ve bizlerde İskender'in bu krallığın devamı için kullandığı askerleriyiz.1 saat internet gidince götü tutuşanlar like etsin.uheuhueu.S.D'nin deyimiyle ''Enterrasyonel gavat çekiyor mu?''

İnsanları tanımak yerine ismini google'lıyoruz artık ,bu ne acı verici bi şeydir(di mi?).Maya'lar belki de bunu kastetti ,cidden.Mayalar yoksa hayatımızı,parmaklarımızı ve aklımızı ele geçiren telefonlardan mı bahsetti?Peki şimdi bulutlara bakıp hayal gücünü hikayeleştiren çocuklarının yerini ipadde oyun oynayan çocuklar mı alacak ?Mayalar bunu mu dedi?Yoksa Mayalar artık Edgar Allen Poe okumak yerine özlü sözlerini paylaşan nesillerden mi bahsetti?Jules Verne karakterlerine girmek yerine bir savaş oyununun karakteri olmalardan mı bahsettiler yoksa?Bilmem kaç harfle sınırlı tweetleri okuyup beş dakka sonra hiçbirini hatırlamamayı bir klasik edebiyat eserine tercih etmeler de bu çağın gerekleri olarak mı kalacak hep?

Onu bunu bilmmem>>Akıllı telefonlar insanın -doğal-  iletişimini yerle bir eden bi icattır.İletişimsizlikte devrim diyebiliriz.'Mektupların o sıcaklığı kalmadı'gibi klişe bir kelimeyi mevzuya ekleme niyetim yok ama tüm bu makinaların insanın doğal akışını temelden sarstığı da bir gerçek.Skype ile uzaklar yakın oluyor ama biz kendimize ne zikim oluyoruz?Yıldızlar yerine notebookun tepesinde konuşlanmış o garip göze mi bakacaz?İlerde bi yerlerimize çipler yerleştirileri mi?O çipler foursquare'e direk bağlanır mı?O çipler ocakbaşına gittinizde size bonus kazandırır mı?

Buzulların erimesi kadar ciddi bir uyarıdır.Elimde devamlı olan bu siyah dikdörtgen şeye baktıkça ve etrafımda herkesin baktığını gördükçe aslında konuşucak çok şeyimiz kalmadığını düşünüyorum.İnsanlar birbirine benzemeye başladıysa orda ciddi bir sorun var demektir,nasıl mı?Vapurda etrafınıza bakın,cafelerde ve tüm sosyal ortamlarda,%80'i ne yapıyor bi bakın.Elimde telefon bu manzarayı yakaladığım zaman çok rahatsız oluyorum.Robot sürünün parçası olarak kendi kendimi enseliyorum o anlarda ve çaktırmadan çantama sokuyorum telefonumu.Ayrıca bi link gerçeği var,bu belki de chat'i bile baltalar hale geldi.Konuşmaya bile mecalimiz yok ,tıkla anlarsan anla anlamazsan anlama. Linklerle konuşur olduk,birbirimize link yolluyoruz.Mil box'um dört bi yandan gelen linklerle dolu,sözler kısaldı ve linkler saldırıya geçti.O linkler bizim kuşdilimiz oldu artık.Bege nege sege nigilerin new century formu.(Bi sonra ki post link bombardımanına tutacam sizi söz,ne gerekiyorsa yapacaz:))uuehuuheue

Tatmin olma duyusunu bu kadar ön plana çıkaran şeyler bizim karakterimizi ne yönde etkiler acaba?En kötü hissettiğin anda  Instagram filtreli güzel çıkmış fotonu face'e yükleyip, tonla like ve övgü almak ve altına ''o senin kalbinin güzelliği ''yazmak nereye kadar bizi tatmin edecek?Kendimize uzaklaşıyor muyuz?yoksa yakınlaşıyor muyuz?Ne düşünüyorsunuz?Yoksa bu döneme şahit olmak istemez miydiniz?Yoksa yoksa bu dönemi dibine kadar yaşamaktan mesud musunuz?Ağlardan ağa atlayarak ağların hükmünde olmak bu.Trol ağı belki de.Peki bu kaos saldırısı neticesinde balık hafızalı da olur muyuz?

Enemmm amma uzun yazmışım olm ,konuşurken bu kadar uzun değildi yemin ederim.uheue.Yazınca uzun oldu.Hay sosyolojik tespitlerime yandığımın.Bari gidip Facebook'dan bi kaç link paylaşıyım da elalem like etsin bi insana benziyim.uheuhue.Şaka beee.Şöyle Paris fonlu  Eyfelli bi görmemiş pozu da çektiriyim diyorum profil fotosu olarak.uhuehue.olmadı LV önünde yan durup poz vermeliyim ve onu cover photo yapmalıyım.Olm yapacak çok işimiz var ,sorumluluklarımız çok,herkes kendi çapında kendi sayfalarının ceo'su.''En son ne zaman tublrını postladın ey gafil?'',''Ben sana Instagramda popüler olamazsın demedim efsane olamazsın dedim'' demezler mi adama?Belimize kuvvet ey kullar,hadi daha uzun pikselli yollar var  önümüzde.Allah nasip etsinde daha nice beğenilme ateşine mütakip postlayalım kainatı.Enemmmmm atın beni siber ateşlereeeeeee.Pardon 'denizlere'ydi o.

Salı, Mart 19, 2013

all I hear is the symphony*


“My soul is impatient with itself, as with a bothersome child; its restlessness keeps growing and is forever the same. Everything interests me, but nothing holds me. I attend to everything, dreaming all the while. […]. I'm two, and both keep their distance — Siamese twins that aren't attached.” 
― Fernando PessoaThe Book of Disquiet


gurk incubation *




Günaydın lö millet.Aslında çok erken başlanan bir gün bugün.Afyon patlasın diye yapmadığım aktivite ve sıyı takviyesi kalmadı ve işin garibi afyon infilakı hususunda umudumu kaybetmedim.Alakaya maydanoz ama yeni nemlemdiricim ile kendimi çok iyi hissediyorum.Ne alaka demeyin, valla çok önemli.Yani en zanından benim için güne başlarken ki motivasyon sebebi.Niyahhh,böyle de küccük şeylerle saadete bağlayan bi insanım.Her bi şey küçük olacak değil tabii ki, türk kahvem kesinlikle double!Fulle kaptan.


Konsept ve hikayeler için beynimi ve ruhumu kuluçkaya yatırdım.İdeal sıcaklığı bekliyorum.Sonra ister sahanda sunarız, ister menemen!

Tüm kanatlı cinslerime gelsin:

Pazartesi, Mart 18, 2013

günde 1 kiloya bana mısın demeyenler buraya*


Portakaldan daha sevecendir,daha yakındır ve soyarken başparmağınızı göbeğine sokabilirsiniz.Öyle meyve salatası jönlüğünde asla istemem mandalinamı,soyulmuş ikram edilirse yemem.Kış akşamı ve mandalina iletişimi başka bi şeydir.Ne portakal,ne kestane ne de salep türü kışsal rakipleri bu frekansı yakalayamaz.Böyle bi terapi kafası da vardır;üzerinde bulunan lifleri temizlerken dalıp gitmeler ve mandalinayı jilet gibi yapmalar,milleti dinler gibi yapıp ama aslında sadece mandalinaya kitlenmeler vardır mayasında.Birbirine yapışmış dilimleri elle açıp ilk defa yapışık dilim görmüş gibi bakmalar,en ciks ortamda bile o dilimin ısırıp,suyunu çekmeler falan fıstık.Bu tangerine mevzusu başka arkadaşlar,turunç-ül hipnoz diyoruz biz buna.Soyduktan sonra ekvatorundan ikiye bölüp üçer beşer yollamanın hiç bi mahsuru yok,yani bence yok.Mandalinayı olduğu gibi bile ağzınıza sokabilirsiniz,pek yadırgamam ve gerekli ilkyardımımı yaparım.

Herneyse bu mandalinaya veda yazısıydı malum ona ayrılan sürenin sonuna geldi.Önümüzdeki kışa kim öle kim kala.Töbe diyim lan.Ama öyle,hayat bu .Töbe töbe sübaneke.Daha nice mandalinalara.Çekirdekli,çekirdeksiz,kokulu,kokusuz daha nice.Koca bi yaz mandalinayı beklemek aşkların en güzeli.Biraz daha yazarsam ağlayacam olm.Olmadı Hasta Ruh İsmail gibi mandalina kasasıyla gezeyim.uheuhueu.İsmail'in telle gezmesi geldi aklıma.ehuheu.Beykoz rakı fabrikası teli.uheuhue.Kesinlikle efsaneydi (Alpay Erdem takip edenler ne demek istediğimi anlayacaktır).uehuhue.anason  kokar o.uheuuhe.Allam nerden geldi aklıma ya akşam akşam.

Sayın okur;kış dostuma bir vefa borcu yazısı bu.Bana en iyi gelen,soyma sanatıyla sakinleştiren ve yerini koruyucu aileliğini yapacağım Absolut Mandarin'e bırakan kış yavrukuşu bay bay!


İlla C vitamini istiyorsan bunu dinle:
Frank Sinetra-Tangerine

''Ah bu C vitamini kriterlerine göre çok yavaş,takviye yap'' diyosan burdan çak:
Led Zeppelin-Tangerine