Cuma, Mayıs 24, 2013

daha uzun yazacaktım ama esneöeöeöaeaeaaaeahşş*


Ahhhh,blog ne zaman aklıma gelsen o zaman uyku bastırıyor.
'Hahhh şunu yazayım unutmadan' dediğim an esneme krizlerine giriyorum.Çok abarıp esneme eyleminin ibresini zorlarsam 'boz ayılara taş çıkartırım yemin ediyorum' demekten de çekinmiyorum.
My dear blog ,esneme engeline takılıyorsun yani bu sıra.Havalardan kuzum,havalardan.Her bi bok havalardan zaten.uheue.İyi ki havalar var.
Tam fotoları yüklüyorum ki bi bakıyorum izlemediğim bi film göz kırpıyor.
Tam sana postlamaya girişmişken, birden kendimi kolaj yapar halde halının üstünde buluyorum.
'Yarın sabah kahvemi yudumlarken yazarım' derken hopp diye yapılacaklara dalıyorum.

Ama sayfayı açıyorum yani,minik çapta bir girişim var neticede.uheuhe.

Yapacaklarım ve hazırlamam gerekenler beynimin içinde öyle bir hızla deparla kalkıyor ki odaklanma sorunu yaşıyor olabilirim.Baksana kafein bile görevini tam anlamıyla yerine getiremiyor.Bi de polen faktörü var tabe.Polenler başımdan aşağıya boca olur olmaz hepsi birer yorgun his molekülüne dönüşüyor.Bünye ve beyin iş birliği\ rahatlama koalisyonunu başarıyla gerçekleştirirse anca öyle bülbüle bağlarım.Hem o kadar çok uzun uzun yazdım ki sıkılan onları baştan okusun.uheuueue.stok yaptım size ,yemin ediyorum kimse yapmaz.Siz okurken ben de esnemeye devam ederim.uheu.
Ah bu polenler bu kadar çok şeyi nasıl beceriyor?Baharı sevenleri böyle selamlarım.

Hatta dans ederken bile yawnnnnnnnn
The Sonics-Psycho a Go-Go


Pazartesi, Mayıs 20, 2013

abasıyanık bi gün*



Bu muazzam güne Alain de botton detaycılığıyla yaklaşmaya niyetim yok.Şayet yaklaşırsam bi ton deliğe burnumu sokabilirim ama bu düzlüğe ne dokunmak ne de bozmak istiyorum.
Ayrıca günü arşınlamaya da niyetim yok.Bi flaneur çıkmaz yani bugünden.
Ne olur bu.günden acaba?
Boyalar, ana sahnemde yerlerini almışlar mesela.
En azından renklerimiz var ruhumuzla dudak dudağa.
Kulağa sırnaşan  Milad Derakhshani-Esharate Nazar var.
Zorlanmayı haketmeyen günlerden biri daha.

Sadece Sait Faik gelebilir mesela öğle şarabına.
O gelene kadar patlıcanları da közlemiş olurum hem.
Aslında bu.güne anlam aramak bana yaraşmaz.
Hayali misafirime yani bu dizeleri yazan adama yakışır bugün:

''Büyük hayaller kuralım sevgilim!Ben şimdi böyle yapıyorum.Tertemiz bir şehirde,asfalt caddeler üstünde,dibinden metrolar geçen,üstünden kolosal otobüsler uçan,muazzam eğneceli bir şehirde seninle yaşamak istiyorum.Yazılarım bize yaşamak için lazım olanı getiriyor.Büyük kahvelerde çay içiyor,temiz lokantalarda kolalı peşkirlerle yemek yiyor,latif rayihalı şaraplar içiyor,tertemiz yatakta seni kollarımın arasına alıyor,sana:

-bütün mesut şehir uyudu,uyuyalım sevgilim,diyorum.''

Pazar, Mayıs 19, 2013

avocado rüzgarı kısa mı sürdü?



Böyle bi sağlık temalı beslenme muhabbeti dün geceden start almıştı,slow food uzmanımızı dinledik falan.Tabiii hemen gaza gelinir ya böyle durumlarda,zaten ilgimiz tavan hemen atladık.Aslında bundan gaza gelindi ama sonuç bizi başka limanlara itti.Raw food maw food derken o kuru baklavayı tek hamlede yutan ben değildim.Hayır değildim.Oysa Avocado kardeşliğine inanmıştık ,ne oldu ?2 salisede yalan oldu.Bir kuru baklava kutusunun el bombası gibi ortalık yerde belirmesi hayra alamet değildi.Oysa yapılacaklar ve konuşulacaklar vardı ama baklava gündeme oturdu,gözler kamaştı ve şuurlar yitirildi.Bi baklava kutusunun insan hayatında ne denli önemli olduğunu o an daha net anladım.Herkes dağıldı,kimse yok,herkes kayıp.Sağlıklı içeceklere dokunulmamış.Antep'den ışınlanmış baklavanın gizemi ve akabinde gerçekleşen iç hesaplaşmalar.'İkinci havuç dilimi yediğimi umarım kimse görmemiştir'.Ama gel gör ki uslanmayan diğer iç ses :'akşama olsa yine yerim'

Pazar günü ve nefsinin bir kutu baklava ile sınanması.Bi an önce eve sığınmalıyım yoksa o fıstıklı dürümün yeşil yeşil bakan hallerine teslim olacağım.Baklava kafa yapar mı ?

Ohh dear havuç dilim,sana gelsin yavrum:

Paloma Faith-Let me down easy



gençlere özel sayı*






Gençler umut,gençler güzel ve gençler ışık.
Herkesin kendi yetenekleri doğrultusunda yolalmasını istiyorum bu hayatta.Tanıdık vasıtasıyla değil,parayla değil,piyasa yapmakla değil,yalakalık yapmakla değil,birilerinin kıçını yalamakla değil! Sadece yetenek ve hak.

Moda eğitimi almak gençler arasında yeni trend ama ya gerçek ve içten gelen o yetenek?Donanımlı olmaları,özgün olmaları,yaratıcı olmaları için ışık tutmalar var işin içinde ve buna yelpaze tutan kelamlarım var :''Piyasada olan ilham diskleri bomboş olan insanlardan olma,birilerinin torpiliyle moda yorumlayan insanlardan olma,iyi giyinmenin moda sektörünün bir parçası olmayı sanmalardan ırak dur'' .

İlk adım olarak ne mi yap?Moda ile ilgili ilerde ne yapacaksan yap önce kumaş ilmine bilmine yatırım yap.Moda tasarım,moda yazarlığı,stying,defile analizi,tekstil....ne yapacaksan yap önce kumaşa kulak ver.Model üzerinde potluk yapan kumaşı düzeltmek için  kumaşı bilmediği için sete terzi çağıran fake styling insanları var bu ülkede(inanın başka yerde görmedim,yani moda çekimi styligi yapıp kumaşı toparlayamanayn insanlar sadece bizim ülkemizde).Kumaşı tanı ,kumaşa dokun,tarihine in,araştır,dünya üzerinde ki tüm kumaşları bil,nerden geldiler ve şimdi nasıl yorumlanıyorın peşine düş.Bu konuda bi haber insanla moda hakkında bir kelam bile etmem ben,sen de etme!Yaratıcılık sıfır olduktan sonra eğişik değişik değişik giyinip moda haftalarında poz vermenin bi faydası yok.Ama gençler var ,işte onlar umut!Kökten ve kökenden yetişen gençler var .Barbaros Ş.'nin de dolaylı olarak ifadelediği gibi ''kendi yeteneğiyle(aile&koca parasıyla değil) bi yerlere gelen,o yeri el ve göz becerisiyle katalayan gençler olmalı''.Bazen bu adamın bazı laflarının altına imzamı atmak istiyorum,sevin sevmeyin ama öyle. Meslek liselerinden gelen öğrencileri özel üniversite öğrencilerine yeğlemesi gibi.Onlara kimse şans vermezken o veriyor.Öyle yaratıcı gençler var ki aralarında.Allah hepsine bu berbat sistem içinde yardımcı olsun(kendi ülkem için geçerli bu dileğim).

Yıllarca kumaşın ve kumaş tarihinin önemini vurguladım durdum.1 sene trt ekranlarından bunu anlatmaya çalıştım.Millet ne işin o programda derken aslında ben bi şeyleri tanıtma derdindeydim.Ve oldu da; akabinde geleneksel kıyafetler,Orta Asya Türk kıyafetleri ve Türk kumaş tarihleri üzerine belgeseller gerçekleştirdim.Hepsinin bi amacı vardı,burnumuzun dibini görmemiz.Tüm dünya moda tasarımcılarının bi ayağı Özbekistan'dadır,Türkmenistan'dadır.Ve bunu da dile getirirler zaten bazıları.Bakmak lazım,anlamak lazım ki her kumaş sana gülsün,ilham versin.800 den fazla kumaş türünü azimle inceleyip sizlere sundum ,bunun bir sebebi vardı.Bunun sebebi; ufkumuzu küstürmememiz ve yakın merceklerimizi temizlememiz.Ha bu; herkes eski kumaşları sevecek,onları kombinleyecek,giyecek ve tercih edecek diye bi durum değil .Mevzuyu kaba et kısmından alıgılamayınız lütfen.Bu işin bilimidir,kökenidir.Bu bilgiler benliğinizin bi yerinde dursun,ek gıda takviyesi gibi düşün.Bu kumaşları tanımak sana öyle bir moda altyapısı hazırlar ki ,bunu bir makyaj öncesi base gibi düşün.Sonra hangi dalda çalışırsan çalış,sana üçüncü bir göz olarak yoldaşlık edecektir.

Bunu okuyan gençler olduğunu biliyorum.
Bomba gibi gelin;sadece ilham perilerinizi,beyninizi ve yeteneğinizi alın yanınıza.
Sanatın her dalına serpilin,uçuşun.Sanatı moda'ya boca edin sonra.Çizim yapamayan,renk skala bilgisi sıfır,sadece maddi yeterliğiği sayesinde marka giyinip moda gurusu şekline bürünmüş insanlar  bi yerlerde olabilir ama siz sanatın ışığına inanmaktan vazgeçmeyin.Sanatla ve edebiyatla beslenmekten çekinme,inan bana birbirleri arasında öyle gizli geçitlere sahipler ki bunu ilerki yaşlarda daha da net anlayacaksın.Moda'yı sanatın filtreleri ile besleyin.Ortalıkta dolanan moda maymunlarını sizin ilgi alanınıza girmiyor,siz parmaklarınızın ucuna güvenin.Görsel algılarınızı asla diyete sokmayın.Çoğala çoğala yaş alın,kartopu yokuş yukarı yuvarlanabilir,inanın!Bu ülkede olmaz belki ama seni tutan kim?Bileyle o kanatlarını ve uç.20'li yaş umutlarınla uç!

Geç dönem ergenlerimi seviyorum:)
Sağlıcakla.