Cumartesi, Mayıs 12, 2012

dijital mahalle baskısı

Bazı insanların, sadece Facebooka yazmak için yurtdışına çıktıklarını düşünüyorum.'Bu benim birey olarak en asli görevim ve her sağlıklı görmemiş vatandaş olarak bunu beyan etmeliyim' hissini buram buram hissediyorsunuz.Yani senelik yurtdışı çıkışlarını yapsınlar ve ele güne karşı omuzlarından büyük bir sanal yük kalksın hesabı.Böyle bi leş-loser potansiyel de mevcut facebook listemde yani.Bildiğin star-wars ortamı.Gittikten sonra ki fotoları anlıyor,seviyor,değişik yerlerin fotolarını arkadaşlarımın gözünden görmek hoşuma da gidiyor ama kardeşim şu yer beyan etme işine katıla katıla gülüyorum.Elimde değil,yani okur okumaz gülme tutuyor.
Gittiği yerleri; hem fotolu,hem anlatarak,hikayeli şekilde sunan insanlar başımın tacı ama abi pat diye Remzi,Dubai alışveriş merkezinde yazısının karşına çıkması trajik ve komik.Eeee ne yapmamız gerekiyor Remzi?Sevinek mi çatlayak mı?Hep bu günü hayal ettin di mi Remzi?AMV de etiketledin ya kendini daha bi sevindik.Amaç ne aga?Bize de hediye alacan mı?Remzi'cim tamam bulunduğun yeri belirttin bizim vatandaş olarak neler hissetmemizi umarak yazdın onu?Elbet bir emelin bir arzun vardı onu yazarken.Like edersek 4köşe olacağını bildiğimizden etmiyoruz da farkındasın di mi?Yok ama sonra kıyamayıp ediyorum,sevin diye.Yazan ellerin dert görmesin,daha nice yer belirtmeleri yazasın diye.Yer bildirimlerine küsme diye.
Bu işi aşmış insanların zaten böyle bir gayesi yok,sessiz sedasız gidip geliniyor ve belki 2 ay sonra bi kaç foto görüyosun.Bunlar normal şeyler ama bazılarına göre büyük bir olay.Yurtdışına çıkıp bunu facebookda belirtmek,bu da başka bir kafa."Kırk yılın başında gittim, bari onu da bildireyim" güdüsünü de bi nebze empati yollu anlamaya çalışıyorum ama ı-ıh yine de uymayan bi şeyler var.Mesela ben görünce gülme krizi geliyor.''Vay anasını sayın seyirciler diyorum'',facebookda hiç bi paylaşımda bulunmayan insanların sadece yurtdışına gidince bunu belirtmesini yine gülme krizimle perçimliyorum.İnsanların - salt olarak - ego gibi ihtiyaçlarını bencil bir şekilde doyurması görevinin facebookcuğumun omuzlarına yıkılması tabii ki içler acısı ama olsun napalım işin ucunda ademoğlu var.Ama istiyorum ki bu ademoğlu Dubai'de yazdığı gibi bi de Fikirtepe'deyim yazsın.AVM de yazacağına bi kültür-sanat aktivetesinde yazsın.
Bu arada Remzi naber ?LİKE

eze eze.

Radyasyonun yaşamın tüm genlerini bozduğu gibi kapitalizm;insanın ahlak yapısını sakatlayıp bozuyor.Geri dönülmez şekilde,nesiller boyu artarak eze eze.Çarkın dişlilerinden biriyiz,dön baba dönelim.

bilebildiğini sanmıyorum*


Ben biteceğine inanmıyorum.Şimdi savaşın,sivil savaşın ne olduğunu gördükten sonra,biliyorum ki,savaş günün birinde biterse herkes şöyle soracak;''Peki,ya şehitleri ne yapacağız?Neden öldüler?''.Ben ne yanıt vereceğimi bilemezdim.En azından şimdi bilmiyorum.Başkalarının da bilebildiğini sanmıyorum.Belki de bunun yanıtını bir tek ölüler biliyorlardır ve savaş yalnızca onlar için gerçekten bitti.
CESARE PAVESE/TEPEDEKİ EV/SYF.159

Cuma, Mayıs 11, 2012

Honey, lay off of my shoes

Çok fazla olduğu konusunda hem-fikir miyiz kızanlar?niyahhh.
Don't you step on my blue suede shoesssssssss

çekim arkası2






'Ülkemizde gelinlik modellerinin tercihen 1.70 boy civarı olması kafiyken,yurtdışında bunun minimum 1.80 ,tercihen 1.85 olmasının nedenleri nedir?' diye düşünmedim değil tabii ki.
Lö eski arşivlerden

çekim arkası1






İşin içine gelinlik lafı girince herşeyi 100 ile çarp.Humma ve koşturturma da buna dahil.
Lö arşivden

Perşembe, Mayıs 10, 2012

Salı, Mayıs 08, 2012

Püröfösör olmuştun*


Lö vintagebiscuit okurları lö yoldaşlar;instagram karasularında sail etmeyeli uzun aylar oluyor,lütfen halen ''nickin ne,nasıl buluruz seni'' diye mail yazmayınız artık.Lakin yoğummmm,ben yoğummmm!Instagramın ilk aylarında, foto-share o la la bünyesinde varlığımı sürdürmüştüm ama çıkış zamanımın en doğru zaman olduğunu düşünüyorum şimdi.Güzel fotoğraf seyreylemek,kolajlarımı paylaşmak,sadece japon ve sanat çevresinden insanlarla paslaşarak -hoj bej edelim- derken, anammm ortam arapsaçı halini aldı.O sosyal medya canavarları birden doluştu;blogdan tanıdığımız,twitterdan tanıdığımız ,ne kadar 'herşeyi yapmalıyım,heryerde olmalıyım,bi boktan eksik kalırsam bu benim sonum olur' felsefesine adanmış nick varsa,işte bunların taarruzu başladı.Akın akın Kompela ve akın akın like ın ve commentın dibine vurmak.Zaten onlar sanki aynı anda haberdar olup, aynı anda saldırıyorlar gibi korkuyorum ben.O an ortamdan araklanmak için en doğru zamandır.O isimler hep aynıdır ve aklınıza ne gelirse her bokta vardırlar.O denli  sanal aç gözlülük ve saldıraycılık beni geri itiyor.Sosyal ağlar arası ortam şebekliğine gerenk yok.

Ama asıl Instagram bünyesine tekrar geri dönmemenin sebebi ise ;çok zamanımı almasıydı çünkü telefon bilgisayar ve ipadden farklı yani hep elinizde.İlla orda burda elinizde oynarken; Instagram like iletisini görüp açıyorsunuz ve hopp 10 dakkanız gidiyor.Hem zamanımı çok aldığını hep gözlerimin içine sıçıldığını farkettim.Özellikle kullanmayı kestikten sonra 'oh be dünya varmış' dedim çünkü gözlerim o ekrana,o fotolara bakmak için ister istemez kısılıyordu.Kullandığım kısa süre zarfında bile gözlerimin yandığını anlıyordum ama bu kadar hasara sebebiyet verebileceği de aklıma gelmedi lakin 15 dakka tlf ekranına bakmak >7 saat aralıksız minik yazılı bir kitap okumakla eşdeğermiş.Instagram hayatımda olduğu süre zarfında daha az kolaj yaptığımı da farkettim.İşte bu korkunçtu.Hem gözlerim hem zamanımı kitap okumak için kullanmak istediğim konusunda ruhumla hem fikiriz.Uzun yıllar kitap okuyabilmem için ise sağlıklı gözlere gereksinimim var.Vapurda kitap okumak yerine artık iphonela oynadığıma seyirci olmak acıklı bir sahneydi.Teknolojinin zamanımı ele geçirmesini bi nebze o noktada durdurdum aslında,ruhumuzu koruyan airbaglere ihtiyacımız var.Geçenlerde bi arkadaşım ''bırakmak istiyorum ama 4 bin tane followerım var ''dedi telaşlı bi halde,bir bağımlı gibi.Gerçekten bunlar drug misali bedeni ve beyni de mi ele geçiriyor?''Pintereste girmen lazım '' diyen arkadaşlarım gibi.Lazım ?Niye?Yani hayatımızın artık  içinde sıkı sıkıya tutundukları kesin .Evet ben de fikilerimi.cümlelerimi,yaptıklarımı ve fotoğraflarımı paylaşmayı seviyorum(blog bunun tastamam kanıtı) ama 30 ayrı yerden bunu yapıp bokunu çıkartma konusunda soru işaretlerim var.Sakin mi olmak lazım acaba.

Aha unutmadan, diğer bir husus ise; ergenler gibi o telefonun 7/24 elimle ön sevişme yapmasını istemiyorum.Annemin ''yeter artık kırıcam şu telefonunu'' demesi üzerine dışarıya über bir ergen görüntüsünü çizdiğimi farkettiğim ve tlfonla artık ilişkimiz çok seviyeli.''Tamam anne yaaaaaaaaaa,bi mail geldi ,ona bakmıştım'' yalanını da yemiyolar abi artık,analar da teknolojik oldu.

Onu bunu bırakın da,en çok duymayı sevdiğim telefon-anne cümlesi:''Şu telefonla uğraştığın kadar derslerinle uğraşsaydın Püröfösör olmuştun.''
Bilgisayar uyarlaması ise: ''Şu bilgisayarla uğraştığın kadar başka şeylerle uğraşsaydın uzay mühendisi olmuştun''.Uzay mühendisi?????!!!!(anne dilinde mühendislikte son nokta olsa gerek)
Haklısın be,yemin ederim doğru diyon!

dost bıyığa,düşman patiye bakar*



Sarışın  Kale sokak delikanlısı için uzun bir otobüs yolculuğu yaptım.Bu Mart ayını es geçmiş olabilir ama seneye bomba gibi fişşek gibi yeşil sahalara döneceğine kuşkum yok.Sağlam pati gibisi yok di mi kuzum?

Pazar, Mayıs 06, 2012

en*


       
en
Aşk en güzel.
en

eneeeeeee teaser*

Blog yazmanın en sikko tarafı;hayatınızdan çıkarmış olduğunuz eş,dost ve zavazingolar için halen bi tık yakınlarında olmanız.İzlenilmek bu durumlarda korku filmi formatına geçebiliyor.Farelerinin soluğu  ensenizde,kabus gibi lan.Eneeeeee.

öyle*



Man Man öyle istedi.