Pazartesi, Aralık 31, 2012

Change of Viewlü aslanım burda yatıyor*







İçinde olmak istediğiniz bir projenin hayalini kurup,ilk sizin aklınıza gelmiş bir yaratıcılık onur nişanesine yollu göğsünüzü kabarabilen kel fatma gibi şişirirken..ken .ken .İşte tüm mesele bu 'ken'.Bu projenin çoktannnnnnn dünyanın başka bi yerinde,başka bir allahın kıyaklı kuluna nasip oluşunu öğrenmem 31 Aralık günü sabahına denk geldi.Hem gülümsedim hem de ben hayata geçiremesem bile katılamamış olmaktan dolayı efkarla connection eyledim.Akabinde; bi elimde mouse bi elimde kol böreğiyle durumdan zevk almaya baktım.

Bettert Magazine-See one city through the lenses of two photographers mevz-u şerbetine tıklayınız.
Sırayla mevcut olan tüm şehirleri okuyup fotoğraflara bakıyorum.İlginç olmuş.Sao Paulo hakkında şimdiye kadar o kadar birbirine zıt şeyler duydum ki ,sanırım en çok ilgimi bu bölüm çekti.Sizler diğer şehirlere de göz atınız ama.Harika açılar var,bayıldım!


Fazla bayılmadan hepsini taste etsek.
Ace & Pearl - Acquired Taste


Pazar, Aralık 30, 2012

yaşa gör diyor*


2013 diye bi tarih eklenecek hayatımıza artık.
Fotoğraflarımızın arkasına,kitaplarımızın ilk sayfasına,sketchbookumun son sayfasına düşeceğim yeni bir tarih.
2013 yazacağım bir şeylerin önüne arkasına.

Eklenen '3' merak uyandıracak.Ne ola?En cüsselisinden 12 ay daha?Küvezde yenidoğan bir '3' rakamı.Beni sevecek mi?Yoksa ıssız adada kalan adamın uzaktan geçen gemiye el sallayışı gibi göt gibi mi bırakacak?(Duygusal girişe 'göt' olmadı di mi? ama olsun götte insanlar için).Peki nazım geçer mi bu eklenen '3'e?Yoksa inada inat mı yine?Benzin istasyonuna çeker gibi çekip, şansımı 'fulle' desem?Yemez mi?

Meraklar,heyecan.Ah ah, bi ele geçirsem şu levh-i mahruzumu.Lakin 'Sûr meleği' öyle bir koruyor ki ulaşamıyoruz öğrenemiyoruz.'2013 ne getirir bana?' diye göklerin hard-diskine suallesem yine avcumu yalarım.Ya yıldızlara sorsam?Evvel zaman içinde kalbur saman içinde,Muazzez İlmiye Çığ'den duymuştum: "...sümerliler dünyadaki tüm olayların ve tanrıların istediklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduğuna inanırdı''diye.Ne yazıyor yıldızımda?Bi çok güzelliğe elim,yüzüm,ruhum,kulağım ve sesim sürtecek mi?Yeryüzü,benim tüm duyularımın -sefer tası- olmaya devam edecek mi?Top sizde yıldızlar!

Yaşa gör diyor.Bu yüzden dünyadasın.Dinle.
Trio Chemirani-Invite.Azadeh


Cumartesi, Aralık 29, 2012

beyaz-perde tecessüsleri*


Meraklandığım film sayısı artıyor.Demin,Mehmet Acar'ın Düşmansız yapamayanlar başlıklı yazısını okudum.Yorumunu okuduğum andan itibaren 'ah, bu akşam keşke izleyebilsem'dedim içimden.
Geçen hafta , aynı hissi Berrin Karakaş'ın F tipi film başlıklı yazısından sonra hissetmiştim.Twitter'dan F tipi yorumlarını takip ediyorum ve yorumlar karşısında merak daha da seripiliyor.
Ülkelerin geçirdikleri süreçlerden dolayı sanat da kendi payına düşeni alıyor ve sanırım bi patlama oluyor.Bi ses,bi kulak ve yılların susan nefes boruları sanatla mı uyanıyor,ne oluyor?Nedendir bilinmez son aylarda; yurtiçi yurtdışı beğendiğim tüm filmler politik-siyasi-dram triosunda.Sadece bizim eller değil,bi çok coğrafya halen 'unutulmayan ve halk sesi' fomatında doğurmaya devam ediyor.Yaşananlara miyoplaşılamıyor,işte bu insanın ve sanatın nefes aldığının en büyük kanıtı.Kosova kısa film yarışmasının adaylarını gördüm ve dudağım uçuklayacak sandım bi ara.Politik filmleri öyle bir mavilikte sunmuşlar ki, mesaj kaygısı suda ince taneli tarhana gibi eriyip gidiyor ve size kalan kocaman bi ufuk ve yepyeni sinekliksiz pencereler.Ferah bir göz ve muzevir bir soul!
Merak ettiklerim henüz sonlanmadı.
Though I Know the River is Dry inanılmaz merak ettiğim bir film.Umarım sansürsüz ve kazasız sonuçlanır ve bi kaç Kahire'li yönetmen arkadaşımızın bahsettiği o inanılmaz oyunculuğa şahitlik etmiş oluruz.

Bugünlük meraklarım bunlardır.Ha bi de hayatın gerçeklerinden merağım var .Tüm zor pişen nohutlar nasıl bana denk gelebilir?

Nohut oda bakla müziko:
Kano - Can't Hold Back Your Lovin

Cuma, Aralık 28, 2012

the glory of tahini kasırgası*


Tahin delisi oldum.Coğrafik bir addicted mi yoğusa 'tahin seni çağırıyor' kavimler göçü ateşi mi?Ne la bu?Ceviz ve hamurla yanyana gelince very very bombastik hal alışına hastayım.Tahinden tahine de fark varmış onu anladım bi de.Resmen acayip farklı yapım aşamalarından geçen tahincikler var.Türkiye'de pek başarılı olduğunu söyliyemiyeceam bu arada(bi pastane ve bir fırın haricinde).Eskiden beri çok severim ve yemeye başladım zaman o halkasının minik ortasını gördüğüm çok olmuştur.'Dolana ay dolana dolana gün dolana' şeklide konuşlanmış yapısı itibariyle hep çekici olmuştu benim için.Sarmal ruh haliyeti sebebiylen dışten içe doğru ilerledikçe yumuşaklık oranı artan, yedikçe güzelleşen çörekler medeniyetine adını altın harflerle kazımıştır.Şimdi sarmal olmayan,ekmek şeklinde daha az şekerli ama daha içi daha yoğun bir traditional egyptian tarifi ile başım belada.Yaptım o ayrı,içine; yeni duyduğum kuru bi üzüm çeşidi ve bordo renge yakın bi ot koydum. Başka bi tarif daha edindim ama tarifi bi uzay mekiği inşaası kadar meşakatli.Gerçi feriştahı diyolar ama umudum yok.Benim harcım değil o ,bu hamur mevzuu başka bir el yordam lover işi.Verecen anne,hala,teyze eline,canına okuyacak.

Tahinler,hamurlar,cevizler mutfaklardan ırak olmaya
France Gall - Ne sois pas si bete

Öyle bi dayanıyor ki*


Sadece kendimin değil>başkalarının da hayal dünyasına,yarattığı ruha girdikten sonra normal hayat akışına dönüşüm rötarlı oluyor.Düşünsene; herkesin hayattan alışı,yorumlayışı,sunuş şekli farklı ve bu çok heyecan verici.Bu heyecan verici paylaşımlardan sonra bi süre böyle takılıyorum.Hatta mümkünse etrafıma uyarı fişeleri atıp ''bi rahat parkın beni'' diye önsöz geçiyorum.
Ve galiba ben; gerçek hayat,içerdiği hırslara dahil olma ve kuralların elçisi olma konusunda bu yüzden paytak ördek kategorisinde takılıyorum.Olamaz mı?Bence bi olasılık.Bu tercihim tamamen kişisel gönüllük esasına dayanıyor.Öyle bi dayanıyor ki !

Sergide kulağıma ilişen lö müzika.Oraya nasıl yakışmıştı anlatamam.
Anouar Brahem - The Astounding Eyes Of Rita

Perşembe, Aralık 27, 2012

hayırlı perşembeler,hayırlara vesile olsun*


Joe Budden 'love hard' başlığı altında bu fotoğrafı paylaşmış.Yahu onların gecesi bizim sabaha denk geliyor ya iyi oluyor.İnsan,karga bokunu katık etmeden böyle kareler görmeyi tercih ediyor.Fena mı işte,mevzu 'love',her daim yüreğimizin üstünde yeri var.Gözümü açtığımda Facebook'da gördüğüm ilk foto bu oldu.Şimdi şu poz Facebook'da ki bi ton yapmacık düzgün çift(?!) fotosundan daha doğal değil mi?Kesinlikle yanak yanağa zorla verilmiş karı koca fotosundan daha doğal,yalansız ve terbiyeli(neyse).Sabah sabah,ülke ve civar haberlere dağılmadan böyle sanatsal elleşmeli fotolar günü aydınlatabilir.(elleşmeli ama Brooklyn saflarına Türk yorumu sızdı)

Hepinize>golden tequila kokusunda,dokununca'cennet var' dedirten,bilekli nike ayakkabılarınızla bile en sexy sizin olduğunuzu hissettiren ve vizyonu 'elin kemiği yok ki' olan flörtler diliyorum.Bi Chris Brown ve badgirlriri instagram pozları gibi suit ortamı diliyorum hepinize(her ergen yeğeni olan canlı bu çifti takip edecektir).Ne bakıyonuz ekrana,daha belanızı mı istiyosunuz?En kral yeni yıl dileğinde bulunuyorum size.

Şampanyalar köööpeniz olsun,saldırın koçlar!
Şimdi bu klip cuk otursun.
CITIZENS - True Romance


Çarşamba, Aralık 26, 2012

şizofrence olay tatlıya bağlansın*


''Evet hediyeleri sırayla alayım'' der demez dünyanın güzel kutusunu kafama çaktı (mevlam ile aramda böyle çok seri ve sonuca tez ulaşılan bi iletişimimiz var bazen.Hep değil bazen).İlk hediye çıtayı çok ama çok yükseltti,ne olcak bilmiyorum.Allahım,,,makullerden bir buket!Gerçi ben yine bir kitaba ve hiç tatmamış olduğum değişik bir şarap seçeneklerine bile sevineceğim.Çünkü gönül civarımda nefes alan herkesi jö tem!Niyahhh,ama gelin görün ki; en nihayetinde bir dişiyim ve en çok şu yukarda bulunan hediyeyi bana almış olan canlıyı seviyorum.Bu güzel hediyeyi kayırmak zorundayım,Im sorry.hhuueuhe.

Tam böyle tüketim toplumuna suda doğum nidaları attıran %50 indirimler kafasında %100 dişilik meşalesini taşıyordum ki konu raydan çıktı.Mero kodadlı arkadaşım;"insanın insana verebileceği en değerli şey yalnızlıktır."diye filozofumsu konuya eklenince benim iki lob birden kısa devre oldu tabe.Taylor daha spritual yaklaştı ve ''today is a gift of God'' dedi.Eee Stef durmaz;hediye konusunda:''my heart does a reverse trajectory down into the very pit of my stomach'' diye Romeovari şiirsellikle yaklaşınca 'armağan' konseptli muhabbete,ben moddan düştüm.Hay felsefenize,sosyolojinize yeaaa,2 dakka %50 indirim fantazisi yaşatmadılar adama.İnsanın etrafında çok erkek arkadaşı olması bazen pek güzel ama bazen değil lakin bu durumlarda dişinin dişiye vereceği gazın hazzı başka bir cinste yok.Sizi gaza getirecek dişi olmalı ki alışveriş ve hediye sisteminin çarkları işlesin.uheuhue.Daha parfüm setlerinden konuşacaktık ya yeaaaaaaaaa,Freud ne ara sızdı muhabbete?Tamam Can yayınlarının hepsini odamda istiyorum ama parfüm standlarını.da kolumun içiyle hurcuma doldurma gibi seraplarım mevcut.Hepsi cezbet beni behçet.Ya bu janjanlı yeniyıl teranesi,o şuh kırmızı vitrinler bir insanı yaratığa çevirebilir.Bakın hele ,salya malya fora!

''Buy less,fuck more''a karşı ''new shoes are love'' kıran kırana mücadele ederken diğer ringde ''fuck yo shopping system monsters'' ile ''shopping is love'' dillere destan bir müsabaka içinde.Enemmmm.çıkın lan circledan.almıcam abi bi şey tamam.

''Everytime you smile at someone, it is an action of love, a gift to that person, a beautiful thing."
— Mother Teresa
 

sözüyle gözüm yaşlı emme ruhum bahtiyar  elveda diyorum %50 sale diyarına.Ey Teresa tamam tamam iç aydınlanması is greater yeaaaaaaaaaaaaaa.Kalp gözüyle kapiş amk.
uheuhue.Önümüzdeki ay tertemiz ekstrem Teresa'nın ruhuna gidecek.Hayırlı,oto kontrollü ve 20 tane parfümü olmayan bi kadın olarak kayıtlara geçeceammmm!


Parfümün yanında body lotion vardı gördün mü?de git Değer.
Earth Wind & Fire - Reasons

Salı, Aralık 25, 2012

You're out of order!


Kristmasına yandığımın  kristmasındayız ve kafamda bi film karesiyle hayatımı devame ettirmeye çalışıyorum.İşim ve yükümlüğüm zor.Ben ve ekürüm Al Pacino noel gereklerini yerine getirmiyor olabiliriz ama scene scene uyum içindeyiz.

'Out of orderarrrrrrrrrrrrr' diye başka kim böyle böğürebilir,kime yakışabilir yani başka?Kimseye abi kimseye.Ölene kadar bu kare 'gelmiş geçmiş en'olarak kalsın beynimde pliz.

Bitki çayı sakinleştirir güya ama filmin 20nci izlenim etkisi yüzünden ağzımdan birine"should go right to fuckin'jail.The son of a bitch is guilty!"çıkacak diye tırsıyorum.uehuhee.Desem mi lan birine.Dayak yer.miyim?uheuh

Akıllara lö imece sahne:
Al Pacino-And Justice For All

Pazartesi, Aralık 24, 2012

bi Paris fonlu çekim yapak,bu ay yeter artar*



Post fotosuna binaen açıklama:Arabanın arkasına 'ekibine güven gerisini merak etme sen' yazdırsan yeridir.Muhteşem ekip bi araya geldi,jumbo jetlerim onlar benim.Hem tailoring mucizesine hem parça seçimlerine bayıldım.Love you guys,love you Jack and Khalid!

Tasarımcının -styling- illetine beşamel sos oluş halleri olaya 'effortlesscoolshot' halini veriyor ki ben bunu başarabilen uygulatıcı ekip içinde olmayı da,bazen sadece izleyici olmayı da çok seviyorum.Tatmin konusunda yüksekler oluyor o noktada..Yabancı dergiler bunu sıklıkla becerebiliyor.İşte sanırım o yüzden ülkemizde faaliyet gösteren dergilerle açıkara bir 'güzel kare' farkı var aralarında.Türk moda dergilerini okurken sonunu zor getirip ''bu ayda boş çıktı,boşuna almışım'' diye dergiliğe fırlattığınız o derginin altında yatan sorun bu işte.Durmadan aynı karelerin salakmışsınız gibi aynı isimler tarafından gözünüze sokulması.Kendi yenileyememelerinin sebebi hep aynı isimlere çakılıp kalmaları,yenilenmemeleri ve torpilli kadrolaşmalarıdır.Yaratıcı olmalarına müsade edilemeyecek bir sistemin çöreklenmesidir.Yeni makyözer,yeni kuaförler,3 kişi dışında styling yapanlar ve ID mag gibi flickrdan seçilen yeni fotoğrafçılar nerde?Nerde yenilenmeler nerde?Mis gibi cillop gibi genç fotoğrafçıları var ,hani nerdeler?Niye yoklar?Nerde yeni makyözler?İtalya'da bi makyözle son 3 ay içinde aynı çekimde denk gelmeniz mucizeyken ,Türkiye'de niye bütün saçlar başlar aynı kişilerin elinden çıkar?Öyle ayda bir yabancı bir fotoğrafçı getirip ve ya Paris'de vasat bir çekim yapmakla olmuyor bu işler.Baştan aşağıya Prada giydirmek styling olmuyor.Dip köşe underground tasarımcıları bulup ekleyebiliyor musun görseline?Yoksa nasılsa üçüncü dünya ülkesi dergi okuruna fazla bile mi bunlar.Karede ışıltı şaşaa olsun yeter di mi?Bi miu miu çanta kurtarır o kareyi nasılsa Türkiye şartlarında.Ya içerik?Folloş olmuş aynı konular,dön baba dönelim.Koyun sürüsüne sunulan aynı içerikler,aynı başlıklar ve aynı model pozları.Ucuz Ukraynalı modellerin devir daim şeklinde dergiden dergiye sekmeleri?Yeni yüzler araştıracak kimseler yok mudur?Yoksa nasılsa bi daha kakalarız kimse çakmaz mı?Nerededir genç isimler?Nerde değişik,genç ve sanatçılaşan grafik tasarımcıları?Durmaksızın aynı isimlerin gözlerinden çıkan işler ne katabilir dönüşüme?Her ay aynı sayfalara trene bakar gibi bakmaz mısınız?Yıllardır aynı  ellerden çıkan işler nasıl şaşırtabilir insanları?Sorular sorular.....düşünün durun!


Bip bip.
Derdi yenilenmek olan ,yaratıcı ve size 'katan' dergileri okurken dinleyiniz:
Juan Laya & Jorge Montiel feat Stuart Lisbie - Better Living

2013 Living Image of Aten.

 
 



 

İnsanoğlu bu..şaşırmalar ve ''aaa aaa!'' larla büyüyor.''Hadi ya!'' eşliğinde serpiliyor.''Yok canım ,atıyosunlarla'' ele avuca geliyor,''Vay anasını sayın seyirciler,ciddi misin?'' lerle nefes alma serüvenine devam ediyor.Böyle diye diye diye yeni yılların;ruhumuza +1 yaş katış eskortuna mütakip toroman bi hayat birikimimiz oluyor.Sanırım yaş almak sadece bu yüzden bile keyifli.Halen şaşılacak tonla şey var .Yeni yeni tanımaya çalıştığınız bi şehir sizi durmadan şaşırtıp,ters köşeye yatırabilir mesela.Benim o laz inadıyla bezenmiş salak saçma önyargımı bile tuşa getirebilir.
Keşfederken ve o şehirle kan grubunuzun uyup uymadığını anlamak için kesinlikle diplere dalmak gerekiyor.Orda garip bir büyü var işte.Tutankamon sadece mezarının içine güzel şeyler bırakmamış.Kesinlikle harika bi sanat gözü bırakıp terk eylemiş.Harika işler var burda gençler!


O zaman listen with me:
Tsuyoshi Yamamoto trio - Blues for tee

Pazar, Aralık 23, 2012

somberly reserved Pagnol*


“The reason people find it so hard to be happy is that they always see the past better than it was, the present worse than it is, and the future less resolved than it will be.”
― Marcel Pagnol

Cumartesi, Aralık 22, 2012

ayrıca felsefede 'devimselcilik' olarak ben*





Oysa,oysa ve oysa devamlı uykum var.Çekimler bi yana dursun ,hatta durmasın uykunun engellediği çekimler bile var.Kış uykusu sendromumu çöreklendi ta habu cönsüme.Acaba ayı kadın mı oldum ben?Stüdyo ortamında esnemekten milleti krize sokuyorum ve elebaşı tamamen benim.Esnemenin kaynağı hep ben oluyorum.Modellerin istediği son ses Rihanna şarkılarına rağmen.Tüm 'eller havaya' ve 'yardır mevlam lö pop kültürella musico' eylemlerine rağmen.

''Why do bears hibernate?'' sorusunun cevabı:''When fall turns to winter and the temperature dips, the food sources for the wild animals becomes very scarce. Some animals wait out the harsh conditions of winter, constantly searching for food and shelter. Other animals, like the bear, spend the winter in hibernation.''

Vay be kesin bi şey oldu bana.Aslında bildiğiniz üzere kışları daha verimli atlatan bi yapım vardır.Nedir ne değildir acep.Buranın havası olmasın?Ger gör beni boz ayılık neyledi.Bi kere hep yanlayacak bi üçlü koltuk ve eşantiyon yastık arıyorum.Bi boz ayıya dönüşebilme ihtimalim nedir?Somon monon yemeye kalkar mıyım?Hep böyle uyumak mı isteyecem?Gerçi şekerleme iyiymiş, bak .Emmeeeeee,benim modum şekerleme konseptinden macunlamaya yatay geçiş yapmış olabiler.Üffff bi ortam yok yemin ederim ya.Sıçtıımın huyu suyu yeaaa.Atlama ipi şurda,al atla 100 tane ne var ?Pilates topuda bana bakıyor,kalkıp birazdan Recep İvedik gibi bi tekme atacam ona sonra uyumaya gidicem.
Ama yarın sabah She-ra gibi kalkacam.


Movelu groovelu bi şarkı dinliyelim bari.
Phat Fred- Stay On The Groove

Cuma, Aralık 21, 2012

ikibin inşallah onüç 'gift' kategorisinde yarışıyoruz*


Madem nalları dikmeyecez ve olay tatlılıkla aynen şöyle enerjiye bağlandı ,eh yolumuza bakacaz.Bize durmak yaraşmaz.uheuhuehu.Ne geyikmiş be kardeşim kendimi alıkoyamıyorum.Bi yandanda kişneme sound-checklerle gülüyorum .uehuhue.Olur olur insanız,etten&kemikten.Koçlarım benim domuz gibi yaşıcaz daha(dinimiz amin).Sizi böyle hazırlıcam hayata!

Tamam o zaman bu geyiğide alnımızın akıyla ulus olarak defledikten sonra yeniyıl hediye materyallerine ''halo!'' diyebiling.Bu aklı başlardan firar ettirecek bi mekan.Seçilebilecek o kadar çok şey var ki.Kahire'li bir tasarımcının çok matrak buddha mumları var mesela.Biraz olayı tiye alan ama hayatımda gördüğüm en güzel hediye seçeneği.Yahu iyi.de ben bu güzel mumları alınca yakmaya kıyamıyorum ya,sonra üstleri tozlanıyor.Peki ya aldığım kişilerde benim familyamdan olup yakmaya kıyamazsa?Anamın kızıyım ben ,bozulur tipi mipi diye yakamam onu.Mum elendi o zaman.O kadar güzel şey yakılmaz allahsızlar .heuhue.

Herkese ikat koltuk yastığı fikri?Afrika ile ilgili kitaplar?,İşler güçler dvd seti?,Durance mis el kremleri?Ufak ufak şeyler alınabilir,abarmadan.Üffffff.İşin garibi herkes benden enteresan şeyler bekliyor hediye konusunda ama acayip klasik ve pek bilindik dişi ortalamasında seyreden bi varlığım(kırmızı don alma-verme alışkanlığım yok diye gururluyum ama).Aslında sadece bana hediye alınsın ben kimseye hiç bi şi almıyım.Evet bu olayı böyle çözebiliriz.Doğru bi karar,bingo!Evde Türk kahvesi bitmiş ve ulaşmasının biraz güç olduğunu bilen bi kadına göre çok çok doğru ve demokratik bi karar.miah!

Kafein yerine bi kuble Maze:

Maze-Joy&Pain

Perşembe, Aralık 20, 2012

shut yo mouf bitch mayafucka*

 
 
 
 

Elimi kolumu nereye çarpsam konu ''dünyanın sonu''.Ulan amma meraklısı varmış.Mouse neye temas etse bi görüş.Dalından yeni kopmuş 'Why the world won't end on 12-21-12' yazsını okudum demin.Gerçi birden kaybolma fikri kulağa hoş geliyor ama bi yandanda Jose Saramago'nun körlük şehrine dönerse ortalık diyede kabuslarıma meze olmadı değil.Allam yön duygum sıfır olduğundan,kesin boku yerim ben.Düşündüm;daha yapmam gereken şeyler var,bi iki ay sonra olsaydı timing konusunda anlaşmış olabilirdik ama yok.Daha okumak istediğim kitaplar,elleyince bütünleşmeyi düşlediğim kumaşlar,gözgöze gelmek istediğim yavru kediler,doğurmaktan sıkılmadığım renkler ve doyamadığım aşklar var.

Niyahhh,bu konuyu bile duygu seline bağlamayı başardım amk.Bu century duygusallığa meyil virmezzzz.
Ne diyodum:
Hepimiz mayalanmış insancık çeçil peynirleriyiz.Hatta fungi (mantar) familyasına mensup bir mikroorganizma türüyüz.İçimiz dışımız 'maya'.Ramana Maharshi "zihin mayadır" demiş ya ha işte mayanın kendisi biziz.Ürkmeyin,ben burdayım.

Son dansımı kimle mi yapmak isterdim ?... Soul train sahnesine atlayıp James Brown'la son 20 saat durmadan 'arzular şelale' yapabilirdim.Sonra kulağına ''SOUL BROTHA YOU DA NUMBER FUCKIN 1 ''derdim.Malum o ortamda ''senden elektrik alıyorum diyemem,brotha mırathalı konuşmam icap eder''.

James Brown-Get On The Good Foot

Salı, Aralık 18, 2012

iambic pentameter tekniğiyle yazılmış gün*


Tabii ki ben bunu peynirli bean burger olarak algılayıp giyeceğim birazdan.Yoksa şu butik kasaplarda önünüze gelen içi pişmemiş eşşek kadar hamburger köftesi olarak değil.

Yahu ne diycektim ben.Bu kadar pop bir giriş beklemiyordum kendimden ama post fotosuna sadık kalmak istedim bi iki saniye.Aslında pek  pop salınmıyorum bu ara.Ölecem romantiklikten.Kalpli falan bi gömlek giymem gerekiyor aslında.Romeo&Juliet modunda olmak için şehrin engellerini aşmak lazım(uçmak lazım).Çaykovski'nin uvertürünü, Prokofiev'in balesini, Gounod 'nun operasını bestelediği bu eseri kendimize uygulamamamız için bi neden yok.Yeahh, gimme more romantic details o zaman.

 The Lost Prince: The Life and Death of Henry Stuart sergisini dolansam akşama kadar.
Maurice Ravel çalsa biri bana tüm gün ve bu isteğimin muhattabı Louis van Dijk olsa.
Birazdan evden çıkıp city karmaşasına ''hellö''diyecem ama inanın kafamda en kırmızı şaraplar ve en koyan John Keats şiirleri filan oynaşıyor.Evet çizburger gömlekli olarak.

Olsun burgerli murgerli  her dem Juliet'iz:

Louis van Dijk - Pavane Pour Infante Defunte

Pazartesi, Aralık 17, 2012

maa favs*


Yaratıcılıkla temas edilmiş şeylere eşlik,tanıklık ve misafirlik etmeyi seviyorum.İnstagramsız illusionistleri -yani direnen şövalyeleri- ayrı bir seviyorum(onları korumalıyız).
Herneyse;
Flickr'a dahil olmamla yeni foto arkadaşlarım belirdi.Dolayısıyla 'favorilerim' diye var olan bölüm taştı kabardı(kabardı taştı olacak herade).Çok beğendiğim karelerle rastlaşınca durduramıyorum kendmi.İşte bunlar onlar.

Chris Isaak- Black flowers dinleye-durmuşken diğer yandanda şu aşaağıda verdiğim 'my favorites'linkine vurdurunuz mouseunuzu.Hepimiz hepimizin her bokunu biliyoz artık .Bundan da eksik kalmayın madem.Beğendiğim fotoları bile bilin.Zaman böyle artık,nefes alsak haber edecez birbirimize.
hihahhaha.bööööö!

My Favorites

Cumartesi, Aralık 15, 2012

yontma taş devrini yonttuk.da geldik 2013*



Aralık 2012,vay be!!!Lö inanılmaz.Aralık 2005'de 'Vintagebiscuit' adında bir blog açıp yazmaya devam etmişim.Fosilleşmişim haberim yok.Nerelerden nerelere geldik,şaka gibi.
Du bi kafayı toplayıp anlatacam size.Blog dünyasında cilalı taş devrinden uzay çağına nasıl geldik?
Yıl 2004, ilk bloğumu açtım.Bi kaç İsveç menşeeli bloga rastlayıp,acayip imrenip açmıştım o bloğu.''Ya düşüncelerimi yazsam,sevdiğim şeyleri paylaşsam olur mu acaba?'' falan derken olmuştu bile.Ne Tumblr var ve twitler ne mivitler o devirde.Blog lafı diye bi şey yeni yeni,'blogum var'diyince 'o ne?' cevabının alındığı zaman dilimi.Sanırım o zaman 4 Türk bloggerdık.Deneme yanılma yöntemi postlamayı öğreniyoruz,comment yazmayı keşfediyoruz.Bu 4 Blogger commentlarla misafircilik oynamaya başlayıp ,kendi aramızda eğleniyorduk.Öyle sayfanın sağına soluna link koymaya kalkışmak için falan yazılım uzmanı olmak gerekiyor falan o zamanlar .Birbirimize soruyoruz 'link nasıl veririz?,şunu nasıl yükleriz?' diye.Tabiii fotoğraf makinam falan yok o sıra ,LG telefonumla foto çekiyorum.Foto yüklemeyi falan öğreniyoruz ve bunları yaparken yabancı blogları da takip ediyoruz durmadan.Herneyse;bu 4 Türk blogger biz yürü ya kulum dedik Türk blogger alemine.Öyle kolay olmadı tabi.Başımıza geleceklerden bi haberdik,google'da kabak gibi çıkacağımız gerçeğini 1 ay geçmeden öğrenmiş olduk.Özel hayatı paylaşan bloglar daha topun ağzındayı çünkü bu Türkiye için bi ilkti.Ben ayak fotoları koyduğum ve özel hayatımı pat diye yazdığım için o bloğum yaklaşık 50 kere flaglendiği için uyarı içeriği aldı.Malum o zaman google da DAN diye bu 4 blog çıkıyor ve Türk insanı daha böyle bi şeye alışkın değil.Herneyse,bi tanesiyle davalık bile oldu durum.200 ortalama comment alıyoruz falan.Millete hem yeni bi şey ,hem eğlence hem de uyuz olma platformu yaratmıştık.''Neden hayatını yazıyosun?Bize ne?Niye ayak fotosu koyuyosun?'' gibi tonla mail ve comment .Hakaret ve garip laflar .
2004 doğumlu eski blogum uyarı içeriği alınca onu kapatıp 2005'de Vintagebiscuit'i açtım.O sıralar sayımız 15 Türk bloggerını bulmuştu.Yemek blogları açık ara öne geçmiş,kadın blogları ve bi kaç erkek teknoloji blogu devreye girdi.Hepsi birbirinden başarılı ve şimdinin internet dergiciliği denen şeyi o tarihte yapabilmiş bloglardı hepsi.Yine elele öğrenmeye devam ettik bloglamayı ve paylaşmayı.Biz yine misafircilik oynamaya devam commentlarla:).Ama Türk insanı halen blog mantığına yabancıydı.Yine ayak fotoları yüzünden yer yerinden oynadı.O dünemden takip edenler çok iyi hatırlayacaktır.'Ayağımı sokıyım' falan başlıklı bloglar açılmaya başlandı.Moda içerikli yazmaya başmamla bu sefer tepkilerin yönü değişti .''sen bize hava mı atmaya çalışıyorsun?' temalı mailler ve commentlar yoğunlaştı.'Bize ne kardeşim senin hayatından?,senin kıyafetlerinden bize ne?'mantığı ve maillerini bi türlü aşamadık.Bloglamanın bir paylaşım,bazen yol gösterme,bazen tecrübeleri paylaşma,bazen kendi fikir kombinlerini paylaşma yeri  olduğunu anlatmamız zaman aldı.Bloga koyulan bir kıyafet kombininin okura hava atmak için değil ,mesleğimden dolayı bir fikir sunmak olduğunu bağırdım durdum.Şaka değil bunlar,gerçek :)))Yıl 2012 millet facebook'da her ne halt ettiyle paylaşıyor,Instagramdan götünü başını çekiyor.O zaman düşünün ayak fotosu koyduğum için hakaretler yedim ben.İnanılmaz di mi?2005 ve 2006 yılları arası fotolarım müstehcen bulundu ve bu sefer dinci okur kısmının hışmı devreye çıktı.Gay arkadaşlarmın linkini veriyorum diye forumlar oluştu.''Sana hiç yakıştıramıyoruz'' başlıklı yazılar da cabası .
Nerden nereye?Taş devrinden sanal milenyuma geldik.Ama bunun için çok büyük bir savaş verdik.Yılmadım ve hep içimden geleni yazdım.Eleştirdim,istediğim şeyin fotosunu çektim ve 'rahat olun,isteyen istediğini yazsın'ı savundum hep.Her zaman 'daha çok blog yazarı olsun' istedim .Ama Türkiye 'okuyanlardan çok yazanların ülkesi' olduğu için bilinçli olan insanların daha da çok yazmasını istedim.Genç blog yazarlarını o dönemler çok destekledim ve tanıttım.'Herkes istediğini yazsın ,evet eleştir,gerekirse saydır ama o blogu okuma tercihinin senin elinde olduğunu unutma' dedim hep.Ve şimdi bissürü Türk gencinin istediğini dilediği gibi yazabilme özgürlüğünü heyecan içinde izliyorum.Çok yaratıcı bloglar,kültürlü gençler ve harika kelimelerle karşılaşıyorum.Özgürce yayınlanan fotolara alkış tutuyorum.Twitter,Tumblr,Instagram,Flickr ve nicelerinde Türklerin istediğini paylaşabiliyor olduğunu görmek inanılmaz bi haz.Zamanında bu konuda davaya maruz kalan biri olarak yazıyorum bunları.Anlamakta zorlandığı şeylerden nefret etmeyi bırakıp onlardan keyif alan okurlar oluştu artık;bloglardan yemek tarifleri öğrenen,bir kitap tavsiyesine kulak veren,tanımadığı birinin sevinçlerine ortak olan,hayatının şarkısına bi blogda rastalayan ve yazmaktan keyif alan birinin uzaktan uzaktan yanında olan.
Ayrıca en önemlisi;o garip sanal mahalle baskısının kalkıp;(halen tam özgür olmasa bile) yükselen twitler,katlanan postlar ve fotoğrafa bakışın basmakalıptan uzaklaştığını gözlerimle görüyorum. Türk insanının bloglara alışmasını ve cümlelere gelen özgürlüğü eski bir dost gibi izliyorum.Ve o zamanın diğer 3 savaşcısına burdan kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum.Yıllar öncesinin bağnaz ve yeniliklere kapalı google savaşçılarına karşı kazanılmış bir sanal özgürlüktür bu !

sevgilerimle
şimdiden iyi ki doğmuşsun Vintagebiscuit.
yola devam pampa
uheuhueh!

Perşembe, Aralık 13, 2012

taktım kafayı Bruno,bulacam*


Yahu kime sorsam sesini başka birine benzetiyor.Ama hepsi baba sesler yani.Ben ise tek bir isme benzetiyorum.Dünyanın bir numarasıydı ve artık yok.! Büyük mü uçuyorum acaba ona benzeterek?Zorluyorum kendimi benzetmiyim diye ama gözlerimi kapatınca bildiğin o yani.Arkadaşıma söyledim ''Tüü allah belanı vermesin'' dedi.Siz kime benzetiyorsunuz?Uzak ara anketim bu.Ölcem merakımdan.

Bruno Mars - Grenade

mininot:Foto PaperMag diyarındandır.

Çarşamba, Aralık 12, 2012

God,can we just enjoy the blue?



Bugün bildiğiniz mavi ve Nat King Cole.
Sabah iş başı yaptım bu ikiliye.Algılarım tamamen caps lockla 'büyük'.Hep maviler aradım etrafımda.Normalde çok sevmem ha,aramam öyle.Suluboya yapanlar bilir;en çabuk biten renklerden biridir mavi aslında.Lakin benim mavi renk öbeğim yepyeni kalır,diğer renkler tahtalıköyü boylarken.(nasıl devrik cümle ama düzeltesim yok).
Mavi imanına geldik ve bu kalıcı olacak diye.de heveslenmedim ama;
I want more and more dedim taze taze.

Mavi renk ne çakrası lan?Bi çakracı arkadaşım var sorayım ona(herkesin bi çakra uzmanı kankası vardır,sadece bu konudan konuşmayı seven).

Bulandım bi kere bugün bu illete.Kaçış yok.Bazen I love teslimiyet .

Nat King Cole - I love you for sentimental reasons

Salı, Aralık 11, 2012

ileri demokrasi nedir ula?

 

 
Öyle çiçek böceklere dalmışkan;birden kafana bi keser 'dankkkk'larsa şaşırma.Hatta hiç şaşırma.
Kendi sinirlerim bozulduğuyla kalsın ve size dokunmayayım istiyorum ama zaten bildiğimiz şeyler olduğu için bi şok etkisi değil tabi.
Alın demokratik demokratik okuyun,serpilin.Demokrasi paylaşınca güzel tabi.
 
  


Pazartesi, Aralık 10, 2012

Peterim panım biyanarım bidönerim*


Dün uyku tutmamasının sebebi haddinden fazla kahve tüketimi değilmiş.Norm-dışı bu durumun taşikardi ile desteklenmesinin altında yatan gerçek meğerse buymuş.Dün ekrana fokusuna verdiğimin gözleri -görmekle- kalmamış kalbe havale etmiş pabuçları.
Miyahhhh.
Naaptın dear Damir Doma ?
Damir Doma Women's Autumn Winter 2012-13 Gold Ostrich Slippers ile aramda seviyesiz bir ilişki başladı dostlar.

Öyle bi istiyorum ki.sek nokta.

Pazar, Aralık 09, 2012

%98 uyum,işkilleniyo lan insan*



Sevgili tüm pazar günü ekselanslarım;
Kendi türümüze ilgi duyup onlardan etkilenmemiz çok normal di mi?Hele hele onlardan moral almamız pek bildiğimiz bi şey. 'Animals Are Moral Creatures, Scientist Argues' başlıklı yazıyı bi okuyun bakalım.Ben desem ziklemezsiniz şimdi ,uzman çiziktirince okursunuz.hıh!

Arkadaşımın hediye ettiği çok kalın bir kitap vardı ,şempanzeler hakkında.2 hafta masanın üzerinde durdu duruştu .Şempanzeler hakkında bu kadar kalın ne bilgisi olabilir falan derken bi baktım kitap yarılanmış.Gözlerim error verene kadar anlamadım bu kadar ilerlediğimi.Şimdi bu hayvana bi hayranlık duymaya başladım ki sormayın gitsin.Bi sahaf turuna çıkacam gibi görünüyor.'Yeni doğmuş şempanze yavrusu, yeni doğmuş bebekten daha zekidir' ayrıntısını bilmiyordum mesela.Acayipler,öğrenme hızına dikkat.tık

Ayrıca 'erkek her şekilde erkek' dedirterek,kökenlerini bi kez daha ispatlıyorlar.Kadınlar %98 olabilir ama erkekler %200 abicim.Al sana şempanze oğlu ademin genetiğine işlemiş doyumsuzluk : 'Chimpanzees exchange meat for sex'

İnsan ve şempanze genlerinin % 96-99 oranında aynı olduguna artık eminiz.Şüphe müphe yok.Bildiğin büyük büyük büyük baban böyle bi şi.Yani rahat olun anacım.Biraz daha kuzenlerimiz gibi takılsak sorun yok demek.Hayatta fazla kasmamıza da gerek yok yani.

Ha unutmadan müziğe en hızlı tepki veren hayvan yine onlar.O zaman tüm online  chimpanzeelerime gelsin:

New Order - Dream Attack

Cuma, Aralık 07, 2012

daha çok anlat*


-Daha çok anlat
Hoşuna gidiyor mu?
-Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.
Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?
-Gider gibi yaparız.


Şeker Portakalı -José Mauro De Vasconcel
1968

Çarşamba, Aralık 05, 2012

tek kişilik olay yeri inceleme ekibi:kedi*


Pencere ve kapı kenarlara sürtüne sürtüne mırlamak istedim seninle gözgöze geldiğim o an..Evet ,bugün tamamen bir kedi olmak istedim.Overdose uyumak,enfes yanlama tekniğiyle rüyalar içinde pati titremesi yapmak  ve tek amacımın kallavi bir çöp poşeti bulmak olduğu sıradan bir gün.
Benden iyi bir tekir olur diye düşündüm.Dumdum duysa kıçıyla güler diye de kurdum kafada sonra (ah çok özledim kızçemi ben).
Kendi çapımda mırladım,bıyıklarımı yokladım.
Çok geçmeden> insan olduğum gerçeğiyle yüzleşip,günün diğer saatlerini insan olarak geçirdim.
Sevgiler
İyi geceler

Interpol - C'mere

Salı, Aralık 04, 2012

Kolaž*


Niyahhh.Hellö ahali!
Yeni kolajlar ekledim.Sonunda ekledim haklısınız.Eskilerden gitmemin sebebi tamamen scannera ulaşamamdı.'Biliyoruz ya bunları önceden gördük' şeklinde gelen Flickr maillerinden yıldım da sikenır buldum .uheu.
Bu arada Flickr çok keyifliymiş,niye hiçbiriniz söylemedi la bunu bana?

D

Pazartesi, Aralık 03, 2012

uyaklardan detoksifikasyon*


(...) "Ben değildim korktuğun biliyorum / sen, zamanın geçtiğini / ve dünyanın korkulacak bir yer olduğunu o gece keşfetmiştin." / Murathan Mungan.


Ahh bazen çıldırıyor bu Murathan adam.Kendi çıldırmakla kalsa iyi ama bizden ne istiyor?İlla karşılıklı bi duble içmeden bırakmam diyor.Ruhlarımızın 'g noktasını' hedef kitlesi tayin eden bu laflarının bizim karaciğerimizden istediği ne?Karaciğer, omurgalı ve bazı diğer hayvanlar için hayati bir organdır.Aklında bulunsun ve ona göre yaz!
hick.

Cumartesi, Aralık 01, 2012

Fırat Tanış iyidir iyi*


Fırat Tanış'ı yakaladığım her karede ve ona ait tosladığım her söz öbeğinde ''bu adamlardan fazla yok,daduna vara vara izlemek ve dinlemek lazım'' diyorum.'Dinlemek lazım' kısmını sadece milli 'yani'şarkısı için falan söylemiyorum.Dinlemek lazım diyorum çünkü bu adamın sadece elleri değil duruşu da çok güzel.Vicdanın ve sorgulayan bir beynin gösterebileceği bir duruş bu .Twitterdan takip ederseniz ne demek istediğimi kapabilirsiniz.İnsan hakları,hayvan hakları ve sevgili ülkemize ait 'höyt lan bu da ne?,nasıl bir dangozluk bu?'diye sorguladığım şeylerin karşısında sözleriyle cesurca durduğunu görüyorum.Sanki babamın oğlu gibi bir hoşuma gidiyor anlatamam.

Herneyse;
''nerden icabetti şimdi Fırat Tanış?'' diyceksiniz.
Lakin üstüste
Dilberin sekiz günü
ve
Tramvay
izlenirse olacağı budur.

Filmlerden sonra üçüncü kez yine aynı şeyi dedim:''uzun süre kimseyi izlemek istemiyorum''.Fırat Tanış'ın oyunculuğu, göz ve kulak kirliliğine detoks gibi geliyor.
Peki ya ses kumpanyasına ne demeli?Çok beğeniyorum ve tavsiye ediyorum.Ve sanırım en çok bunu beğeniyorum.Alın size Fırat sesi:
Ses kumpanyası

Yetenekler bazen kimilerine paket halinde sunuluyor ve bu kimileri bu yeteneklerini bizim 5 duyumuzla paylaşıyor.
Sanatla beslenmek eyidir eyi.
'neden?,niçin?'diye soran ruhlarla beslenmek eyidir eyi.
Onlar iyidir iyi.Duyuları besleyen adamlar iyidir iyi.

Çarşamba, Kasım 28, 2012

sweet yuppieee*



Eve.mi geldik?
Evet ev.
Yuppieeeelerden yuppieee beğen.

safrakesesi viyolonsel çalabilir*


Nereye gidersem gideyim kağıt öbekleri benimle.Plastik kutuların içinde dudaklar,gözler,kollar ve bacaklar devr-i alem şeklindeler.Makası zapturapt edersem hayat normale dönecekmiş gibi düşündüğüm için salıyorum parmaklarımı.

Hayatın gündeliğinden sıkıldığım andan bu yana kolaj yapıyorum.Asla sanat yapıyorum diyemem çünkü kolaj benim için kendi dünyamı yaratma alanı(katmanı).Aynı insan yüzlerini ,aynı evleri aynı hayat akışını görmekten sıkılınca kağıttan başka canlılar yaratıyorum.Evler uçsun istiyorum,balıklar çilekli tart yesin,arabalar harikulade yüzebilsin,her yerden kollar bacaklar çıksın ve tek gözlü adamdan kadınlar göz kırpsın ve dağlar tokalaşabilsin istiyorum.Çıkmak istiyorum tüm o ezeberlenmiş göz dayatmalarından.Uçabiliyim mil puanı hesaplamadan istiyorum.İşte o  uçuş var ya 1 şişe Patron Tequila şat yapmaya eş değer.

Sketchbooklarım(tüm çizim ve suluboyalarım) benim kocam gibi ;daha geleneksel,sadece haftasonları sevişen  ve huzurlu-garanti monoton bir çift gibiyiz.Ama kolaj öyle mi?Kolaj ömür boyu flörtüm ve flörtümle daha özgür ve teenage sevgilileriz.Çizimlerimle bi rutinim var kolajlar öyle değil.Ara sıra küsüyoruz, bi ay birbirimizin suratımıza bakmıyoruz ama sonra bir tutkulu kaptırıyoruz ki kendimizi-Ohhhh-. Battaniyenin altından sabaha kadar sms'leşen ergenler gibi,'15 dakkaya sendeyim' diye kapanan telefon sonrası heyecandan parfümün dozunu hormonlara kaptırıp,boca eden aşıklar gibi.


hayatı sadece 'real' kalıbıyla sınırlamayan güzel insalara gelsin:

Tamar Eisenman -2 Step dance

Salı, Kasım 27, 2012

la havle serap company*


Niyahhh,,, baş ağrıma mütakip ne yazacağını unutma atağı.Oysa sorular vardı kafamda,kallavi bi post yazacaktım size buradan.Unuttum ben hepsini, b12 you still alive?b12 ye bok atmıyım hemen.Kafam karıştı evet ama sebebi yine bi şekilde mouseumun Yatzer kuluna tıklamasıyla oluştu.'Tıklamalardan ırak olayım sitelerinden biri' Yatzer ama  bi şekilde hoppp diye önüme çıkıyor ve sonrası lö tufan.

The GMG House By Pedro Gadanho In Torres Vedras, Portugal başlığında bi on dakka saydırdım mesela.O yatak odasını araklama nöbetleri içinde tutuşan bi ben var benden içerü.Olanca beyazlığıyla bana ışınlansa ne var ?Muhtelemen o adama bi yatak odası koymaz.
House on Faroe Road by Paul+O Architects in West Kensington, London, UK başlığından ise bi kaç ahşap sandalye araklamak niyetim var .
Villa Extramuros In Arraiolos, Alentejo by Vora Arquitectura başlığından ise mutfağa göz koy.Mermer var ,annem olsa ''üstünde limon kesme leke kalıyor'' derdi.Abi şaka maka kadın yıllardır bunu dedi ya,yılmadan her  allahın günü söyledi.Limon görünce otomatikman mermer tezgah geliyor aklıma.Salata,limonata falan gelmiyor yani.
Herneyse homedesign beyin göö modumuz bozulmasın.

Çölde serap görme hakkım var.İstediğim hayali kahramanları ve hayali objeleri görme kredim var.Kimse kafadan kontak diyemez.Ben şimdi biraz daha Yatzerlenip desert istiaresine yatayım.

Tüm gün dinledim:
Joyce Sims - Come Into My Life

Pazartesi, Kasım 26, 2012

turkish coffee with nefertiti?why not.


Kaçırmak zorunda kaldığım bir sergi.Tea with nefertiti -Mathaf Arab museum of modern art . Devam edeceği tarihe kadar da canlı canlı  görebileceğim muamma(allahtan ışınlanan arkadaşlarımdan fotolara ulaşabildim).Daha daha sonra sektiğim yerlerin birine gelmesini veya acilen bir mucize olmasını diliyorum.
Ahhh ya İstanbul?Orda kaçırdıklarım?
Gidip görmeyenler köteklere gelsin.

Pazartesi akşamı şarkısı mı ?aaaaaa
Mardi Gras Zydeco - Clifton Chenier 

Selam Holy *


Greece dendiğini duyduğumda ilk 'o' aklıma geliyor,Vintage konusu geçince yine  aklıma ilk 'o' geliyor ve 'dünyanın en iyi stylingini kime yaptırırsın?' diye sorsalar yine ilk 'o' gelir aklıma.Ve cevabım ,avazım ve çıktığıyla birlikte sağlam bir Holy Mustache olur.
Sadece moda değil ;sanat tarihi bilgisi,spiritual duruşu,vintage clothing çemberi içinde durmadan yenilenişi,açık ara modelliği,'peace' ruhu ve her dokunşunu edebiyatla harmanlayışı gibi onu benim için özel kılan tonla şey var.Vintage clothing tarihi hakkında çok derin bilgilere sahip bir zat,bana göre bu işin gizli kalmış gurusu.Hayatınızın bir döneminde mutlaka böyle bir insanla tanışmış olmanızı dilerim(gerçekten).

Ahh bunların yanında, birbirinden doğal ve 'go babe go!' dedirten öyle videoları var ki ,benim her zaman favori videolarım arasındalar .İşte bi tanesi:

Holy Mustache-Transformation

Diğerleri ise burada
Holy Mustache Presents

Cumartesi, Kasım 24, 2012

-ayva-lardan bi demet*




 Fotolara uygun şarkı koyayım da modunuzda kaymaya sebebiyet vermiyim diye sizin için ne buldum bi bilseniz.Vintage Arabic Swing .Vallahi billahi çok eğlenceli.

VINTAGE ARABIC MUSIC "SWING" by Hanan and Feyrouz

Cuma, Kasım 23, 2012

James Stewart&Grace Kelly 'Rear window'da uyar*


Hem mübarek gün hemide çok hoş.Öpüşmek için hiç bir engel yok.
Clark Gable ve Vivien Leigh "Gone with the wind" performansı bekliyorum sizlerden .

Kiss

Perşembe, Kasım 22, 2012

yallaaa flowers yallaa Riii yallaaa Raviiiiiiid*


Bazen hepsini kafama takıp tüm günü öyle geçirmek istiyorum.Saksı gibi.
Şapka gibi.
Elime geçen her çiçeği kafama götürmemin tek sebebi budur.
Yapmadığım şey de değil bu arada.
Bu çöl çiçeklerinin hepsini kafama takıp Riff ve Ravid'in içinde olduğu bu klibe atlayıp,tribal oryantal yapmak istiyorum.Atarım da göbeği ha!Ravid'de bi nevi çiçeğim sayılır zaten.En yakın Tel Aviv konserinde ordayım!

Riff Cohen&Ravid Kahalani - A Paris

Çarşamba, Kasım 21, 2012

önümüzdeki boardlara bakacaz artık*





Bi yerlerde hayat ve saate dair her-şey (ama her-şey) durup dururken diğer yanda acayip şeyler oluyor. 'Fear Can Be Erased from the Brain' araştırma yazısını okuyunca ''insanoğlu her bi şeyi yapabilir amk '' diye insanlığın kudretinden korktum.Yeminle...düşünmüyor değilim;20 yıl sonra isteyenleri tekrar maymuna felan çevirebilecekler mi?Çok bilimsel girdim di mi?

Tamam beeee değişiyorum konuyu,,,zııııttttttttttt geri alıyorum yazıyı.
Artık deve meve sapına kadar turistik olduğu için daha local bir mevzu ile sadede gelme gayretindeyim.Mısır'lı gençler şakır şakır desert-ride uzmanı olmuşlar.İzlemesi o kadar keyifli ki tarif ederken abartıya kaçma olasılığım fazla diye yoğun bi tarife girmiycem.Ama şunu söyleyebilirim ki ;durmadan bi 2 saat aralıksız seyredebilirim onları.
'Desert-ride mı ?Kimseye bi şey olmaz gider bana olur,giderim kafam kadar akrebin yuvasına toslarım?' şeklinde ilk Türk kız tepkisine karşılık
Morihei Ueshiba'nın sözü fısıldandı kulağıma :“Life is growth. If we stop growing, technically and spiritually, we are as good as dead.”
Niyahhh ,tamam o zaman izleyin de görün Türk'ün azmini diye içinde kendiminde olduğu şöyle bir sand boarding videosu paylaşmak isterdim lakin üzgünüm.

He bu arada kulağımda:

Jaco Pastorius - Come On, Come Over