Cumartesi, Nisan 27, 2013

paragraphz are ready senorita?







///Canlar and cananlar ,nedir durum?Bahar mı geldi.Bu sefer kesin geldi mi?Atcanız dimi kendinizi dışarlara şimdi .Ohh haftasonu bi de kesin kaçırmazsınız bu fırsatı.Sizi şöyle sağlam bi yağmur paklar.Güzel dileklerimle.uheuue.

///Allahım nereye baksam Beyonce.Hangi sayfayı tıklasam,hangi magazinei açsam,hangi sanal ortamlara tıklattırsam o!Beyonce sadece Beyonce diye görürdüm hep yani.Lakin ben yanlış biliyormuşum.Kolaj için elime geçen Amerikan dergilerine kolaçan edene kadar bu kadının böyle o coğrafyada tapılası bi ilah olduğundan bi habermişim ben.Son iki ay dünya üzerinde 6 dergiye kapak olmuş bi de,enteresan.İçim dışım Bey oldu,Bey aşağı Bey yukarı.Ama gel gör ki; eşinin çok sağlam bir star yaratma ve sunuş tekniği kullandığı kesin,dünyanın en iyi sanatçı pazarlama uzmanı bi adam...Jay Z olmasaydı, sanırım o 3lü kız grubuna tekrar geri dönüp,shake your ass yapmaya devam ederdi afedersin(çamur atmadan bitirmiycektim tabii ki).Bana da bak ha, celebiriti dedikodu zamanım gelmiş geçiyormuş bile.Kimse dinlemez şimdi bunu diye size anlatıyorum burda.Telefonla kimi arayıp Beyonce dedikodusu yapabilirim ki şu saatte.Daha Los Encılıs dedikolu seansıma ekleyeceğim  bi şey kaldı mı bilmiyorum ama bu Bey furyasından harbi darlandım ama sanırım herşey daha yeni başlıyor.Ha bi de iktidara kul köle olan sanatçıları oldum olması sevmem.Celebiriti dedikodumu toplumsal bi mesajla bitirip kendimi aklamak istedim.uheuheuhe.

///Donut fotoğrafına bakmayın siz,bunu da tamamen ben yemedim.Daha doğrusu şöyle anlatayım:tek zayıf halkamı hoş edalı tatlılar oluşturuyor.Kendimi bu noktada kesin çizgilerle engellemek istemiyorum ama bi yandan da onlara teslim olmak istemiyorum.Onun için gözüme hoş gelen tatlıyı alıp yanımda ki insanla yarı yarıya paylaşma önerisini sunuyorum.Şayet tek başımaysam tatlının yarısını paket yaptırıp or peçeteye sarıp yanıma alıyorum.Bi şekilde kendi sistemimi tanıyarak dengeyi bulmaya çalışıyorum ama asla bir porsiyon tatlıyı bitirmiyorum.Çok tatlı yiyip nasıl kilo almıyorsun diyenlere cevabım bu oluyor.Önüme gelen pasta dilimini hemen ikiye bölüyorum ve o yarım ile istediğim tadı damağıma sevkedeceğimi biliyorum.Beynimle bu konuda anlaştık biz sanırım.O şartlı kurallar zincirinin dışında, kendi iç sistemini tanıya tanıya gitmek ve 'bedene nasıl daha iyi davranabilirimi' oturtmak yaklaşık bi 3 seneninizi alıyor ama çok sağlam oluyor.Şimdilerde dondurmadan nasıl daha sağlıklı ve az zararsız yırtarımın sorularını arıyorum.Yani badem sütüyle kendi dondurmanı hazırlamak konusunda araştırıyorum ve tabii ki karşıma Jeni's ve evde dondurma yapma teşviki çıkıyor.

///Güllere bayılıyorum.Ben bahçesi güllerle dolu bi evde doğdum;her rengi vardı.Dışarıya çıkmak için kapıyı açtığımda gül kokusu vururdu yüzüme.Artık annemin gülleri eskisi gibi açmıyor,sanırım doğayla güllerin kendi aralarında bi hesaplaşma bu.O kuduran ve fışkıran güller artık yok;toprak değişti,hava pisleşti ve belki gübrelik keçi boku bile genetik erozyona uğradı kim bilir.Reçellik güller ise annemin uzmanlık alanıydı,ondan daha güzel gül reçeli yapabilen insan evladına rastlamadım daha.Kocaman pembe pembe gül kafalarını kopartıp leğene yığma işlemi bana aitti.İşte bu yüzden güller bana huzuru çağrıştıyor.Kasımpatılar,aslanağazları ve manolya ağacımızın çağrıştırdığı gibi.Gülleri seven kadının gül seven kızıyım ben,işte bu yüzden şimdi beni şuraya atın ve bi daha çıkarmayın.Orda kutsayın ve ikameti oraya kaydırayım!

///Yine çok yazdım,planlı değildi oysa.Artık bu blogu okumadan önce kahvenizi hazır edip okuyun lakin son zamanlar haddinden fazla uzun uzadıyayım.'Niye twittıra gelmiyorsun?'diye soranların kafasına bu postları atmak istiyorum.Hatun uzun yazıyor yapacak bi şey yoğ.

///2 minibüs styling malzemesi ile rekorumuzu tazeledik sanırsam.Scooby Doo Van'ından daha bi Mystery machine inannın bana.İçine 2 mağaza sığdırabilen canlılar halen yaşıyor.uhuehue.

///Şimdi gidiyorum ama gelicem.
Kurtulamazsınız.
Tüm lö müziksel meftunlara gelsin
Al dinle:




Cuma, Nisan 26, 2013

Carioca colagem*


İnsanoğlunun elektriği ve arada ceyran eden o akımlar sadece insandan insana voltajlanan bi şey değil.İlle de; bire bir ,bir canlıdan bir canlıya mı olmalı bu olumlu elektrik?Bazen bi ülkenin sinerjisi topyekun bunu sağlayamaz mı? Bazı ülkeler var ki onlar bana hep iyi geldi;beni bırakmadılar,ittirdiler,kendi ülkeme mesleki anlamda uyuşamadığım anlar onlar devreye girdi hep.Hiç beklemediğim ve alakasız anlarda geldiler ve ellerini uzattılar.Kimi;çizimlerimi gördü,kimi yapmış olduğum moda çekimi stylinlerini,kimi konsept tasarımlarımı ,kimi  kolajlarımı ve bi şekilde hep bi araya geldik durduk.Çekingen ve bu tür durumlarda yırtık olamayan beni bile cesaretlendirdiler.Bi furya gelen mail trafiğine cevap vermediğim ve milletin 'sen salaksın kızım'dediği anlar bile oldu.Ama dediğim gibi, bi ülkenin görsel zevk skalası seni içine dahil etmek istiyorsa,bi noktadan sonra sana da bu sürecin zevkini çıkarmak ve paylaşmak kalıyor.Önceden styling yapmış olduğum dergilere şimdilerde kolaj yapıyor olmak tesadüf müdür?Yoksa bazı ülkeler cidden can ciğer kuzu sarması olmak konusunda ısrarcı mı?

İnsana iyi gelen,huyunu suyunu anlayan ve ona güzellikle yaklaşan ülkeler var demiştim ya,işte;Brezilya onlardan biri.Kolajlarımı paylaşmaya başladığım andan itibaren en çok ilgi,destek ve alaka bu ülkeden geldi.'Türkiye neresi?'diye soran insanların ülkesinden.İnsanın fiziken uzanamadığı yerlere sanatın nasıl temas ettiğini gördüm.Çok çok uzaklara; ben gitmeden sergim gitti,ben gitmeden dergi kapağına imza attım,ben gitmeden bi kaç dergide kolaj imajlarım kullanıldı.Sadece makas ve kağıt parçaları ile okyanus ötesine temas ettiğini biliyor olmak insanın yaşadığını daha net hissettiren bi şey.Sadece kolajlarınızdan bahsedilmesi değil tabii ki, kolajlarınızn bi başka konunun görsel imajı olması da ayrı bi keyifmiş.Çünkü, bilimsel bir yazıyı destekleyecek sürreal bi imaj yaratma fikri ilk başlarda kafamda netleşmese de sonradan bitmiş sayfayı gördükten sonra dudağımın kenarında beliren tebessümü engelleyemedim.Bu tebessüm için sağol yaradanım!Ölene kadar böyle derin nefes almak,yaratmak,paylaşmak ve çoğalmak istiyorum.O kağıtlar benim mücevherlerim,çizimlerim benim tapularım,renkler benim vicdanım.Her gün deri değiştiren yılan gibi başka bir yüzeyle uyanmak istiyorum güne ve değişik şekillerde hayata dokunmak istiyorum.Gerisi fasarya,gerisi the real world!

Bu arada,Brezilya'yı Portekiz izliyor.Sanırım bunların genetiğinde-kolaj-kodları var.

Sevdik biz birbirimizi
Carioca-Flying down to Rio

Perşembe, Nisan 25, 2013

hopscotch 77*


sek sek sek sek sek
Hopscotch 
Corpse Bride'da Emily'nin ölüler dünyasına dönmek için kullandığı kelimeydi bu.
Tam oldu bak bu stop motionlu Mike johnson sekmeleri.
sek sek sek sek sek
Tebeşirler Tim Burton'da durdun di mi hep?
sek sek sek sek .

Peki taşı atmak için 77'yi arayan Değer naapsın?Biri ona 77 olmadığını söylebilir mi?
sek sek sek sek sek 

today:the mirror reflects*









///Kedili medili gif hususunda irtifa kaybettiğimi zannediyorsanız yanılıyorsunuz
Belki bağımlılık yapmıştır diye bir tane kafi gelmez diye düşünüyorum.İnanın ep ama ep sizi düşünüyorum.


///Bu sene üstler oldukça kısaldı ve dolayısıyla 'vitrine ne düştüyse köküne kadar hepsine sahip olup giymem lazımcı'kadınlardan korkma sezonu da tam gaz start almış oldu.Bırakın bunları skinnyler giysin abi .Yani mini üstleri giyip o göbeğini ve simitlerini bizimle paylaşma.Ha şöyle bi test yap evde kendi kendine;soyun ve sadece donunla kal ve sonra yukardan aşağıya doğru bak.O kemikler görünüyorsa ve donunun üstten görünüşünde boşluklar görünüyorsa git o mini mini üstlerden giy.Git Zara Trf'nin tüm mini teenage mühimmatlarını indir.Malum aynalar kadınları yanıltıyor,saçmalıyorlar.13 yaşında ergenlerin giydiği şeyleri 45 yaşında 42 bedene uyarlamaya çalışmak bazen ele yüze bulşatırmaya sebebiyet verebiliyor.O yüzden iki seçenek var ya; kusur kapatla ilüzyonlu şeylerle yönelme (uzun ve shape oyunları) ya da ss skinny olmak .Arası yok abi.Acı ama gerçek bu.Bi şeyi, modelin üzerinde beğendikten sonra kafanızda muhakeme yapın lütfen.Soru sorun kendinize.Beğendiğim bu top, bu  kadında hiç bir taşma yapmadan,gözü yormadan ve sıkışma,zorlama olmadan sunulmuş ama bu kendi bedenimde nasıl olur?Sanırım bu soru sorulduğu andan itibaren daha güzel sokak izlenimlerine şahit olacağız.

///Bu sıra bi Tekila serapları eşliğinde uykuya dalıyor ve kalkıyorum.'Sen sağ ben selamet turları' için ise yeni arzu akışkanları tariflerini kolaçan ediyorum.Şatlara göz kırpmadan daha masumane yan yollara girmek de varmış kaderde.

///Uzun zamandır;kullandığım cilt bakım ürünleri,saç bakım ürünleri ve make-up malzemeleri ile ilgili bir iki post yazmayı düşünüyorum ama bi türlü kısmet olamıyor.Ya üşeniyorum ya da başka konu giriyor araya.Sanırım en son 2006 yılında yapmıştım böyle bişey ve bi daha yapmadım.Makyaj çantamı paylaşmıştım sizlerle ve bunan çok keyif almıştım.Şimdi cildimi daha iyi tanıdım ve daha bilinçli bir tüketici ve kullanıcı oldum.Tabii bu süreç içinde uluslararası bi ton makyözle arkadaş oldum,çekimlerde çok iyi gözlemler yaptım ve notlar aldım.Bunları reklamsız,bizzat kendimin edindiği(hediye mediye değil) ve tamamen kendi kişisel deneyimlerim sonucu sizinle paylaşmak istiyorum bi ara.Blogdan gelen hediye maillerine hiçbir şekilde geri dönmediğimi ve kabul etmediğimi artık biliyorsunuzdur.Bana hediye gelen bi şeyi; blogda pofpoflama,övme ve okuyanlara şişirme şartı bana çok yapmacık ve karakterime ters düşen bi şey .Gerçi onlarda pat diye reklam yap yazmıyor,onlarda çakal olmuş artık ,postun içine kendi dilinde yedir diyorlar.Hem komiğime gittiği için hem de bu istek aynı anda bissürü başka blogdan istendiği için hem de bu isteğin karakterimle çarpışması sonucu böyle bi şeye yeltenmedim.İnanmadığım bi şeyi vintagebiscuit üzerinden sunamam;bu durum kıyafet&akesuar ve teklif edilen hediye çekleri için de geçerli.Zaten bunu yapan blogları da okumuyorum artık çünkü doğal akışnaklığı seviyorum ben.O yüzden kullandığım ve paylaşmak istediğim kozmetik  ürünler tamamen kendi deneme yanılma yöntemiyle kullandıklarım,kredi kartına 5 taksit yaptırdığım ürünler uheuhueu ve tabii ki istediğim sonucu almadığımda bi ton küfür patlattığım ürünler.uehueheh.Zaman, bana bi kıçlık yer açarsa tüm bunları sizinle paylaşacağım ve işte o zaman tam bir dişi blogu olacağım.uheuhueue.Entel blogu diye bok attınız siz kaşındınız.uheuhuehe.

///Şimdi bir marka -sunum konsept tasarım- çalışması daha bizi bekler.Akabinde kallavi bi çekim bizi bekler.Yola lö revan olmak.İnşallah da üç güne kalmaz ellerinizden öper.Ayrıca alakaya maydanoz kısmını es geçmek bana yakışık almaz.BKNZ:Alkali diet hakkında çok sık araştırıyorum şu sıra ve okuduğum kadarıyla  sanırım zaten %60 uyguluyorum.Diet demiyelim beslenme biçimi daha doğru olacak sanırım.Yukarıda fotoda duran şeftalili dondurmayı ben yemedim beeeeeeeeeeeeeee.

///Aha yine çok uzun yazmışım .

///Sizi musikinin yeşeren filizlerinden mahrum bırakıp öyle mi gidecem sandınız?
Al o zaman dinle.
Back to my babies:

Salı, Nisan 23, 2013

aylardan, move baby move*


Yapılması gereken şeyleri erteleyerek zaman kazanma durumuna çok kızıyorum.Yanı şu an kendime kızıyorum.O oyalanarak zaman kazanma durumu; çok daha uyuz aslında,içinde yapman gerekenler debelenip duruyor.Hemen kıçını kaldırıp yapsan, şipşak huzura erecen ama nerdeeeeee.Bu ay böyle bi ay.Herşey kıçkıça birbirine bağlı.1 saat bile ertelemeye gelemiycek bi ay.Bazen koordinasyon afyonum zor patlar benim ,o yüzden I dont know what to duuuuuu.
''Sallama rahat ol,kasma, yavaş yavaş'' kulak içi sesini ''olm,yap kurtul sonra rahat et''sesi takip ediyor.Hay amk ,hayatımız bu iki ses arasında geçip gidiyor.Valla bak düşündüm de hep yapmamız gereken bi şeylerin olması çok sinir.İçecek suyun bitmesi ve tedariği bile başlı başına bi eylem bi aktivasyon gerektiriyor.Niyeahh,diğer tarafta 'sorumluluk' meşalesini gödere çekecem.

Şunu dinliyim bari sonra yaparım.
Lace da booms - glory

Pazar, Nisan 21, 2013

cümlemize gelsin:pazar postu*






///Mezozoik dönemden fırlamış bir kaplumbağa örneğiyim sanki.Ama an itibariyle 'tosbağa'denmesini yeğliyorum.'Trias çağını gördüm de geldim hancı' diye diye yollanmaca.Yeni bir bavul aldım geçen gün(mecbur kaldım).Yani çıkma kat yaptım evime.4 tekerli tosbikyan ailesi.

///Bir gün, peynir yerken peynir komasına gireceğim.Çizzzzzz zehirlenmesi başarısını göstericem.Oysa sütü hayatımdan çıkardım ama bu peynirle başım dertte.Marketlerde bulunan o koca koca peynir tekerlerini sırtlayıp eve götüresim geliyor.

///Güzel mailleriniz için teşekkürler.Müzik tavsiyeleriniz,fikirleriniz,sorularınız için bolca öpücük yollamak var ben size.Sayıca az ama acayip dolu bir kadın-arkadaş- okur profiline sahip olduğumu son iki gün gelen maillerden daha da iyi anladım.Sanırım okumasını istediğim kişiler zaten okuyor.Yani birbirimizi bulmamız gerekiyormuş zaten,pek bi sürpriz yok.'Şunu nerden aldın,bunu nerden aldın'şeklinde mailler yerine kitap tavsiyeleri,kolajlarım ile ilgili yorumlar,müzik tavsiyeleri,eleştiriler ve beni besleyen çok güzel tavsiye mailleri geliyor.Postlarımı obje odaklı sunmayı hiç istemedim,sanırım bunu beni okuyan az sayıda kişiye geçirebilmişim.Kimse bi şeylerin markasını sormuyor ve sunulan kıyafetleri  işimin ve sanatın bi dalı olarak ele alıyor.Maillerin subject kısmının değişimi beni mutlu ediyor,demek ki hepimiz gelişip büyüyoruz ve blogunu okuyanlarda bunla paralel değişime uğruyor.5 sene önce beni takip edip şimdi eden çok az,kopuş ve yeni eklentiler, bu dönüşüm istediğim bi şeydi.İşte buna sevinebilirim.

///Kış koleksiyonlarının çoğu çoktan elimize ulaştı,çoğunu canlı kanlı izledim  ama bazı özellerimiz yok değil.Yaratıcı şeyler gördüğüm zaman heyecanımı gizlemek husunda sorun yaşıyorum

///Strawberry cheesecake tarifi son 3 gündür durmaksızın karşıma çıkıyor.Şirin çilekli kız konseptine kayma yapabilir önlemi dolayısıyla göz ucuyla bakıp geçiyorum .Ama sonunda o kadar şirin bi şey gördüm ki 'pes'ettim.Tamam kabul çilekli şirin kız konsepti önünde diz çöküyorum.Nasıl yenir ama pit pit diye.

///Çekim için gelen pabuçların benim koca ayaklarıma olabilmesi bir dezavantaj oluyor.Test sürüşü turlarını uzun tutabiliyorum.Şimdi bunları geçelim de sadede gelelim.
Al sana açık ara favorim.

///Kahve yanına lö cookie.
   İyi pazarlar.
   Listen:

olağanüstü hiç garip değildir*


Pessoa'yı okumuş ve onun büyüsünde kalmış her okur, onunla gezintiye devam eder.Her tutkulu Pessoa okuru, Portekiz sokaklarını gidip görmese bile avcunun içi gibi bilir.Okunup bitirilmiş Pessoa kitapları asla 'bitmiş kitap'muamelesi görmez lakin herşey ondan sonra başlar.O sokaklar,kafeler ve komşular asla gözünüzün önünden gitmez.Kaldığı bi otel odası vardır ki, sanki gitsem o odayı elimle koymuş gibi bulabilirim gibi gelir hep.O ilüzyonu öyle sağlam kazıklar üzerine çakar ki ,kendinize 3 boyutlu bi hayal dünyası yaratırsınız.Google earth gibi yeri sokağı ve mekanı gözbebeklerinizin önüne serer ve bunu sadece kelime oyalıyarak yapar.Garip bir dünya örer Pessoa,hem çok yakın hem uzak.Öyle cümleler kurar ki; içtiği çorbanın içinde ki patatesleri görebilirsiniz.
Peki ya karakter kıskacına ne demeli?Tabucchi'yi de yollara düşüren bu kıskaç değil miydi?Karakterler, kitabı okuduğunuz esnada dümdüz gelir ama kitap bittikten sonra bir labirente dönüşürler.İşte bu karmaşa; Fernando Pessoa'nın içine daha çok girme isteği uyandırır insanda.

Requiem'i yazan kişi de bizden biri denebilir mi o zaman?Eliyle koymuş gibi bulmalara giden?Tabucchi'nin düşsel ağı diyebiliriz di mi pekala?Pessoa'nın etkisinde bu denli kalabilen tek kişinin kendisi olmadığına elbette emindi.

Ama bunu ben anlatmıycam.Kitabı çeviren Münir H.Göle öyle güzel bir sunuş yazmış ki , sanırım hiçbir kitap bu kadar güzel sunulamazdı.Normalde hep kitabın akışının içinden cümleler seçerdim bloga koymak için ama bu sefer sunuş kısmından koymak istiyorum.

ANTONIO TABUCCHI/REQUIEM/SUNUŞ SYF7'den bir bölüm:

....'Requiem'in alt başlığı Bir Sanrı(una alucinaçao) için Tabucchi ''düş sözcüğünden kaçınmak için'' kullanıldığını söylüyor,''çünkü kitapta sözü geçen yaşayanlara karışmış ölülerin varlıkları çok somut,işlevleri çok etkin,bu da sadece düşçülükten kaynaklanıyor''. Yazarın alter egosunun boğucu bir temmuz pazarı,öğlen on ikiyle gece yarısı arasında Lizbon'un ıssız sokaklarında ve rıhtımlarında gezinmesi,arayışı,belli belirsiz ortaya çıkmış ardı ardına bir dizi öykünün,bir dizi karşılaşmanın anlatısı;Fernando Pessoa'ya çok benzeyen,çoktan ölmüş bir şairle buluşmasına kadar olan süreç,hem gastronomik bir masal,hem cehennem nem gezisi;bilinçaltı virüsüne yakalanmış yaşayanlar ve ölüler.'