Pazar, Nisan 21, 2013
olağanüstü hiç garip değildir*
Pessoa'yı okumuş ve onun büyüsünde kalmış her okur, onunla gezintiye devam eder.Her tutkulu Pessoa okuru, Portekiz sokaklarını gidip görmese bile avcunun içi gibi bilir.Okunup bitirilmiş Pessoa kitapları asla 'bitmiş kitap'muamelesi görmez lakin herşey ondan sonra başlar.O sokaklar,kafeler ve komşular asla gözünüzün önünden gitmez.Kaldığı bi otel odası vardır ki, sanki gitsem o odayı elimle koymuş gibi bulabilirim gibi gelir hep.O ilüzyonu öyle sağlam kazıklar üzerine çakar ki ,kendinize 3 boyutlu bi hayal dünyası yaratırsınız.Google earth gibi yeri sokağı ve mekanı gözbebeklerinizin önüne serer ve bunu sadece kelime oyalıyarak yapar.Garip bir dünya örer Pessoa,hem çok yakın hem uzak.Öyle cümleler kurar ki; içtiği çorbanın içinde ki patatesleri görebilirsiniz.
Peki ya karakter kıskacına ne demeli?Tabucchi'yi de yollara düşüren bu kıskaç değil miydi?Karakterler, kitabı okuduğunuz esnada dümdüz gelir ama kitap bittikten sonra bir labirente dönüşürler.İşte bu karmaşa; Fernando Pessoa'nın içine daha çok girme isteği uyandırır insanda.
Requiem'i yazan kişi de bizden biri denebilir mi o zaman?Eliyle koymuş gibi bulmalara giden?Tabucchi'nin düşsel ağı diyebiliriz di mi pekala?Pessoa'nın etkisinde bu denli kalabilen tek kişinin kendisi olmadığına elbette emindi.
Ama bunu ben anlatmıycam.Kitabı çeviren Münir H.Göle öyle güzel bir sunuş yazmış ki , sanırım hiçbir kitap bu kadar güzel sunulamazdı.Normalde hep kitabın akışının içinden cümleler seçerdim bloga koymak için ama bu sefer sunuş kısmından koymak istiyorum.
ANTONIO TABUCCHI/REQUIEM/SUNUŞ SYF7'den bir bölüm:
....'Requiem'in alt başlığı Bir Sanrı(una alucinaçao) için Tabucchi ''düş sözcüğünden kaçınmak için'' kullanıldığını söylüyor,''çünkü kitapta sözü geçen yaşayanlara karışmış ölülerin varlıkları çok somut,işlevleri çok etkin,bu da sadece düşçülükten kaynaklanıyor''. Yazarın alter egosunun boğucu bir temmuz pazarı,öğlen on ikiyle gece yarısı arasında Lizbon'un ıssız sokaklarında ve rıhtımlarında gezinmesi,arayışı,belli belirsiz ortaya çıkmış ardı ardına bir dizi öykünün,bir dizi karşılaşmanın anlatısı;Fernando Pessoa'ya çok benzeyen,çoktan ölmüş bir şairle buluşmasına kadar olan süreç,hem gastronomik bir masal,hem cehennem nem gezisi;bilinçaltı virüsüne yakalanmış yaşayanlar ve ölüler.'