Cumartesi, Kasım 03, 2012
vesile-i rüyalanmak *
Senaryosu,castı ve aksiyonu bol bir rüya akımından çıktım,yorgunum hancı!İşin sikko yanı ; 'Meğer hepsi rüyaymış' diye uyandım.Marlon Brando,Zeki Müren ve çok demlenmiş bir demlik çay başroldeydi.Uyanınca hemen -tabir fizibilite çalışması- yapmadım,oluruna bıraktım belki yarın gece kaldığım yerden devam ederim.Bazen tabirlemeye gerenk yok,Marlon Brando'nun neyini tabirliycem abi zaten.Marlon is Marlon yani.Hayra yormayanı döverler yıldız kitaplarında.
O güzel çayı halihazırda demledim.Brando gözümün önünde sigarasını içiyor.Rüya içinde kalmadık yani, muhabbete devam burda.
Kral Zeki bile burda:
Zeki Müren - Gördüğüm Rüya
Cuma, Kasım 02, 2012
3lü*
Ayrıntılara aşık olma husunda geçerli sebep-mebep anaforlarım var.Kapı,merdiven ve balkon açık ara önde.Kafadan 3 caiz zatiiiii.
'sniff test' geçer gerisine garanti veremem*
Tam böyle pislik yemek modundayken çat diye -Why Green Juice- yazısı çıktı karşıma.Hemen kapattım ama sonra içim rahat etmedi yine açtım.Öyle bi ciddi okuyorum ki 100 küsür yıldır böyle bir yazı beklemişim sanırsınız.(O sırada kafamın içinden Mehmet Öz falan cirit atıyor tabi,Ebru Yaşar yeşillenirim falan da cabası.) Sonra pislik şeyler yemek için hali-hazırda coşuk hevesim pofff diye söndü.Eee sonuç?Tabipler birliği ve tüm green&healing aktivistleri kazandı.
Kusarsam acile gelmeyin istemem.
Tüm yazıyı okuyup gaza gelecek cucumberlarıma gelsin:
Reddy Bobbio-Dirty Feet
Perşembe, Kasım 01, 2012
o bize baksın biz ona*
''Taking a drink of water by grasping with hope and fear only causes the water to spill and leaves the arm sore. We function best when relaxed and mindful.'' demiş Yongey Mingyur Rinpoche.
Ne düşünüyorsunuz?Hakkı mı var?
Öyle durup bakacaz mı bu söze?
L'oniraunote - ll est l'heure
kornea hep ara öğün ister*
Son iki ay o kadar güzel şey gördü ki bu gözler.Şu retina hiç kirlensin istemiyorum.İris öyle 'tadı damağımda' modunda dursun.Optik disk in a realtionship with 'güzellikler'olarak durum güncellemesi yapsın her yeni gün.
No ören yeri in my soul*
İşin heycanlı tarafı, bu kış hayatımı nerede devam ettireceğimi bilmiyorum.Sanırım sabit bi yere çakılı kalsam ben ölürdüm(kaldığım zamanlar ölüyorum zaten).Bildiğiniz fosiller gibi taşlardan kazırdınız beni.Yedi sekiz arkeolog bile işin içinden çıkamazdı.Yenikapı arkeolojik kazı çalışma alanında ilk İstanbullu bulundu ya, ha işte onla takılırdım ben fosil diyarlarında.Düşündüm taşındım>onla takılmıyım diye gitmelerden gitme beğeniyim dedim.
The Cure-Love song
Çarşamba, Ekim 31, 2012
color bomb*
Bharat Sikka ve fotoğraflarını uzun süredir takipteyim.'Indian Men' serisini çok beğenirim mesela.Kenarından köşesinden ve/ya karenin tümünü o retro havasına sokar.Sokmıycağı varsa da sokar(istemsiz) ve çaktırmadan.Delhi'yi ve insanlarını yansıtış biçimini seviyorum.Moda çekiminde ne yapar ne eder derken,benim de çok sevdiğim arkadaşlarımla birlikte Wallpaper Mag için gerçekleştirdiği çekime bayıldığımı gizlemem olanaksız.Lö bayıl:
Wallpaper Magazin/Behind the scenes-Delhi
Etiketler:
art,
BharatSikka,
Delhi,
fashion,
fotoğraf,
India,
moda,
photography,
sanat,
wallpapermagazine
Salı, Ekim 30, 2012
arabic art attack*
Arabic art tufanının hızına yetişmenin imkanı yok abi.Şaka yaptığımı falan sanmayın.Ne Amerika ne Avrupa ne İskandinav elleri...geçiniz efendim geçiniz diyorum.Görmeden buna inanmak zor tabii ki.5 yıl önce Dubai ile başlayan dünyanın en kapsamlı sanat galerileri; yıllarca gizli kalmış ve dince bastırılmış bi takım yetenekleri su üstüne çıkardı.Kadınlar ressamlar çekinmeden ortaya çıkmaya başladı ve tüm yeraltında sanatla uğraşan insanlar uyanmaya başladı.Adım başı açılan galeriler Dubai ile sınırlı kalmadı.Doha,Beirut da nasibini almaya başladı.Kahire ise devrimle birlikte başka alanda gençlerle öne çıktı,street art patladı.Bütün Avrupalı sanatçılar deliler gibi middle east sanat akımıyla kontaklaşma girişimine başladı.Birebir yaşamasam inanmam zor olabilirdi ama böyle.Peki İstanbul?İstanbul'un bu konuda çok geri kalmış olduğunu görmek zor değil.Fırsat buldukça burdan paylaşmaya çalışacağım.
Çılgın yerler açılmaya başlıyor,akıl almaz galeri projeleri birbirini izliyor.Sanat köyleri açılmaya başladı.Çok birikimli curatorler yetiştiriliyor,sanat yönetmenleri yetişiyor.Nasıl ve hangi arada bu arayı kapatıp bayrağı devraldıklarını bilemiyorum arkadaşlar ama sanat adına çok güzelşeyler olduğunu söyleyebilirim.
Diyeceğim o ki;buralarda tatili tercih edenler sadece alışveriş merkezlerini gezmesin,develere binip poz vermesin ...galeri takvimlerini ele geçirip sergileri takip etsin.
QUOZ: A Common Ground for Cultural Minds
Pazartesi, Ekim 29, 2012
çenemde sivilce var yemin ederim*
Holaaa kaptanlar,garip bi durum söz konusu.Gelen maillerden bi istatistik çıkaracak olursam takip eden dostların yaş ortalaması geçmişe oranla oldukça düşmüş.O eski olgun dolgun takipçi dostalardan eser yok şimdi.Böyle bi üniversite yaş haddine gelmişim ki sevinsem mi yoğusa 'ne oluyo lan 'desem mi bilemedim.Ama yenilenmek güzel değil mi,demek ki ergen halimden mütevellit yakın mı görüyolar nedir ya?Siyasi görüşümün ve dini inancımın 'ergenizm'olduğunu buraya yazmadan anlayan bi kampüs gençliği var.Kampüscell'e mi geçsem lan.Hatta bi iğrençlik daha yapıp 'ablanız kurban olsun size'diye başlık atasım var ama engelliyorum kendimi.
Ergenyuslarıma/long-term ergenyuslarıma gelsin:
Arms & Sleepers - Airport Blues
hayatın şartı var şurtu var*
Her yenilenen gün içinde kendinizin de yenilendiğinizi hissettiğiniz an bu en büyük özgürlük oluveriyor.'Gezen mi bilir' lafını 'doğru ve dolu insanlarla tanışan bilir' diye değiştirmek istiyorum.Şahsen ben; ağzından bal yerine edebiyat ve sanat damlayan insanlardan çok güzel bir voltaj akımına kapılıyorum.O gün yenilendiğimi hissediyorum.Onlar benden aynı keyfi alıyorlar mı bilemem ama umarım paraleldir hissiyat tufanları.Kendimi yenilenmiş ve özgür hissetmem için başka birilerine ihtiyacım yok evet ama yeni filizlenmeler için bazen ağaçlar gibi aşılanmamız lazım.Sonuçta insan lazım hayatımızda bi oksijen kadar olmasa.da.Yeni insanlara 'benle filizlen'diyebilmek için kendi kendinin ziraat mühendisi olmak lazım belki de.Daha çok serpilelim diye bazı boş doslukların dallarını kesip yerine yeni filizlere yol vermek için aşılama yapmamız şart.Şart aga şart !
Bunun idrakı için develerle dolu bir manzaraya ihtiyaç ol elbet ama ben hep geriden gelirim.Hayatı yavaş adımlamak bana göre bir 'özgürlük'olabilir mi?Koştura koştura hayata atlayan ve kelepçelenen insanların birer tutsak olduğunu düşünüyorum.Sistemin tutsakları.Bok var koştunuz ve koşmaya devam ediyorsunuz!
Johnny Robinson - Don't Take It So Hard
Etiketler:
Cairo palms,
camels,
desert,
Johnny Robinson,
palms
Pazar, Ekim 28, 2012
Sonny: You'd like to kill me? Bet you would
-Dön dolaş kürkçü tükkanı filmlerim- sürüsüne bereket.Dialogları ezebere alana kadar yolu var bazılarının.Ve bu film hakkında yapılacak tek yorum:''Al Pacino is a fuckin' genius. Lumet is a fuckin' genius. Cazale is a fuckin' genius. This film is one of the best fucking movies ever made''.O kadar yani.Bildiğin Dog day Afternoon klasiği.
Filmden en sevdiğim laf ise:
Leon: I mean, how do they expect you to get uncrazy if you're asleep all the time?
Dog Day Afternoon
Etiketler:
Al pacino,
Cazale,
dog day afternoon,
Lumet,
movie
çuvaldızı kendine pinterest*
Blog içinde yer alan fotolarımın,çizimlerimin,kolajlarımın ve headerlarımın kaynaksız pinterest semalarında seyretmelerine ne diyecez.Ne diyecez, gençler takılsın diyecez.Dipsiz kuyu lan valla dipsiz kuyu.
Copy paste ettiği mühimmatı share ederken; kaynağına karşı gıcıklık duyma ,bi gurur meselesi yapma gibi bir hissiyat mı oluyor acaba?''Vay piçe bak ne güzel yapmış,ben daha önce akıl edemedim ama kaynak göstermeden share ediyim de ilk ben etmişim gibi olsun'' gibi bir duygu içine giriyor olabilirler mi acaba? Sanal share ego'su diye bi durum devreye giriyor olabilir mi?Ego orda bi fırtlıyor tam pin canavarının böğründen ve şöyle diyor :''siktir et kaynak gösterme,göstermezsen bunu senin yaptığını sanırlar''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)