Elimi kolumu nereye çarpsam konu ''dünyanın sonu''.Ulan amma meraklısı varmış.Mouse neye temas etse bi görüş.Dalından yeni kopmuş 'Why the world won't end on 12-21-12' yazsını okudum demin.Gerçi birden kaybolma fikri kulağa hoş geliyor ama bi yandanda Jose Saramago'nun körlük şehrine dönerse ortalık diyede kabuslarıma meze olmadı değil.Allam yön duygum sıfır olduğundan,kesin boku yerim ben.Düşündüm;daha yapmam gereken şeyler var,bi iki ay sonra olsaydı timing konusunda anlaşmış olabilirdik ama yok.Daha okumak istediğim kitaplar,elleyince bütünleşmeyi düşlediğim kumaşlar,gözgöze gelmek istediğim yavru kediler,doğurmaktan sıkılmadığım renkler ve doyamadığım aşklar var.
Niyahhh,bu konuyu bile duygu seline bağlamayı başardım amk.Bu century duygusallığa meyil virmezzzz.
Ne diyodum:
Hepimiz mayalanmış insancık çeçil peynirleriyiz.Hatta fungi (mantar) familyasına mensup bir mikroorganizma türüyüz.İçimiz dışımız 'maya'.Ramana Maharshi "zihin mayadır" demiş ya ha işte mayanın kendisi biziz.Ürkmeyin,ben burdayım.
Son dansımı kimle mi yapmak isterdim ?... Soul train sahnesine atlayıp James Brown'la son 20 saat durmadan 'arzular şelale' yapabilirdim.Sonra kulağına ''SOUL BROTHA YOU DA NUMBER FUCKIN 1 ''derdim.Malum o ortamda ''senden elektrik alıyorum diyemem,brotha mırathalı konuşmam icap eder''.
James Brown-Get On The Good Foot