
Sevgili blog; Kagitlar,boyalar ve cizimlerle seni boynuzluyor olmam> seni unutmus oldugum anlamina gelmez.Gelcem!

Bi süredir turp fetişim devam etmekte.Çok güzel durmuyorlar mı manavda markette.Hemen gözüme çarpıyorlar.Maranki'nin siyah turp ve bal reçetesinin hastası olmamın bunda bi etkisi yok.Her rengine aşığım.

Girdiğim yerden çıkmama ve içeriyi çok sevme huyumun ivmesinin yükselir bir seyir hali izlemesi nedeniyle ara ara kendime çaktırmadan ''asosyal miyim acaba'' diye sormuyor değilim.Ne kadar şehir değiştirirsem değiştiriyim mekanımı -iç mekan- olarak hemen belirliyorum çünkü çizimle,kesmeyle ve yapıştırmayla direkman bir ''ilişkisi var'' durumundayım.Sanırım bi süre daha yürüyüş mesafem sadece market ve kitapçı olarak kalacak.
Instagram> sanatsal ve kanatsal anlamda bana çok yardımcı oluyor çünkü listemin çoğunu oluşturan Japon ve Güney Koreli IG'daşlarımın görsel algılarına dibine kadar güveniyorum.Bu sayede; like ve yorumların gidişatına göre, sergilerde öne çıkacak kolajları daha net tespit edebiliyorum.Yüküm hafifledi diyebilirim.Teknojinin gözünü yiyim ama kolajlarımı daha çok yiyim!hammmm.
Giden yaz olsun yeaaaaaaaaaaaaaaaaa, seneye yine gelcek.Nihohahha,,, kapanın bakiiim kuzu kuzu evlerinize ,bok var gibi yandınız o kadar güneş ışınları altında.Güneş ışınlarının; bronzlaşan hatunları, 5 yaş daha yaşlı gösterdiğine inanmamın yanında özgüven fazlalığı da aktardığını düşünüyorum.Plajda 1.50 lik hatunların bile Heidi Klum gibi salınmalarını ve Victoryaz Sikrit defilesi için bronzlaşma talimatı almış gibi ruhlarını güneşe teslim etmelerinin altında gerekçeleri ben de sizler gibi düşünüyorum.
....Sonra birbirimize aşık olduk.Bu nasıl,ne zaman oldu;önce hangimiz oldu,bilmiyorum.Dürüst olmak gerekirse bu konu önemli olmadığından değil,kadın erkek ilişkisini güçler çatışması olarak yaşayan ve birileri üzerinde egemenlik kurmaya çalışan her çift için bu sorunun yanıtı önemlidir.Bizim bilmememizin nedeni,sahiden bilmememizdi.Aşk,ikimizin de arzulamadığı,hesaplamadığı,hayatlarımız için amaçlamadığı bir şeydi.Öylesine oluvermişti işte.Onu en fazla başımıza gelen bir trafik kazasına benzetebilirdik.Aşık olduğumuz için,öncelikle kendimize karşı gizli bir mahcubiyet duyduğumuz ve bir süre bununla sözcüklerini bulamayan bir iç hesaplaşması biçiminde boğuştuğumuz kanısındayım.Bu nedenle aşık olmanın tadına varmamız,aşkın kendine göre özel bir keyfi olduğunu anlamamız,beraberliğimizin kendi hikayesi içinde yol almamız epeyce gecikti.Bir süre sonra,zamanında anlamadığımız bir filmi yeniden seyretmek ister gibi dönüp kendi hikayemize uzaktan baktık.Bu hikaye içindeki kendimizi tanımaya,bize ne olduğunu anlamaya çalıştık.Belki içimizdeki kötülüğün renkli oyunlarına fazla kapıldığımız için,aşk bizden uzak sanıyorduk.Ya da aşkı fazla temiz bir şey sanıyorduk.Oysa gerçek her zaman yalındır:Kötü insanlar da aşık olur ve aşk kötülüğe;kötülük de aşka bir engel teşkil etmez.Hatta birbirine aşık insanlar,birbirlerine daha kolay kötülük edebilirler....
Devlet tiyatrolarında başladı onunla tanışmamız .'-Yüzlerce çiçek birden açtı-yı izledikten sonra mı bu Çek adam sizi etkisine alıyor' orasına tam karar veremedim.Daha ne olduğunu anlamadan -Şeytan çelmesi-isimli oyun kafada tonla soru işareti dolandırarak geçti gitti. Tam o sırada Can yayınları imdada yetişdi.Akabinde bir edebiyat dergisinde 'Samuel Beckett"felaket" adlı tiyatro oyununu ona adamıştır.'diye bir haber okuyunca hiç şaşırmadım çünkü zaten oyunun özetini okurken kafamda Vaclav Havel çokdan oluşmuş ve bedenleşmişdi bile!'Hope' temalı oluşuydu bunu sağlayan lakin kendi de umut üzerine bal dök yalalar sunmuştur bize;

göğüs kafesimde çepersel bir büyüme hissediyorum!Kabak çekirdeği yiyip üzeride diet kolayı kafayı dikmek kadar mutluluk verici hemide bu büyüme.Ahhh konu savrulmasın: sonra, klibin içine girmek hissini üst dirak seviyesinde tanımlıyorum kendime.Atletlerden,t-shirtlerden ve şortlardan sıkıldığımı hissediyorum.Klibin içinde bulunan bir adet kazağı ve montu araklamak istiyorum.Kazaklarımı berelerimi özledim.Herneyse, onlar çaladursun ,ben de o evin önünde şarap içip onları dinlemek istiyorum .Belki de bitince alkışlarım.Atkılarımmmmmmmmmmmmmm!
Günlerdir sağ-üst diş serisi ağrıyor.Soğuk,sıcak ,çikolata ne yersem anında tepkiyi koyuyor.Hangi diş olduğunu anlamak için bi kaç gün pusuya yattım taaa ki geçen gece 'zonk zonk' sesisini duyana kadar!Dişçimde aldım soluğu hemen. Adam ne yaptıysa bulamıyor; hava sıkıyor,vuruyor,röntgen falan,hiç bi bok yok !Annem gibi doktortu görünce düzelen cins mi olcam ben de ya.''Aaaaa nasıl bi şey çıkmaz'' diye üzülen cins bi de!Eeee o zaman o zonkalayan diş kimindi ?Fesuphanallah!!!
Hayattan çıkan sesleri dinlemek,çıkan kokuları çözümlemek, mağma eriyiğinin fokurtularını incelemek için yanardağ ağzından içeri giren bir yanardağ bilim adamı gibi bakınmak/Sonra durmak ; o sesleri ve kokuları yok saymak/Aaaaaa o da ne? takrar tüm yok saydıklarına fokusu diklendirmek 'ver fokusu ver fokusu allahına kadar' demek/A-aaaaa güzelmiş be yaşamak.İnanmıyosan 'sordum mor çiçeğe' taktiğini deneyebilirsin.