Pazar, Aralık 04, 2011

boynuz



Sevgili blog; Kagitlar,boyalar ve cizimlerle seni boynuzluyor olmam> seni unutmus oldugum anlamina gelmez.Gelcem!

Çarşamba, Kasım 09, 2011

cicilenmiş ekipman




Aynı ekip kavuşmaca.Yenilenmiş,cicilenmiş ve ruhun serpilmesiyle gelişmiş halde.

Salı, Kasım 08, 2011

sauvion turp gibisin


Bi süredir turp fetişim devam etmekte.Çok güzel durmuyorlar mı manavda markette.Hemen gözüme çarpıyorlar.Maranki'nin siyah turp ve bal reçetesinin hastası olmamın bunda bi etkisi yok.Her rengine aşığım.

Cumartesi, Kasım 05, 2011

iç mekancı


Girdiğim yerden çıkmama ve içeriyi çok sevme huyumun ivmesinin yükselir bir seyir hali izlemesi nedeniyle ara ara kendime çaktırmadan ''asosyal miyim acaba'' diye sormuyor değilim.Ne kadar şehir değiştirirsem değiştiriyim mekanımı -iç mekan- olarak hemen belirliyorum çünkü çizimle,kesmeyle ve yapıştırmayla direkman bir ''ilişkisi var'' durumundayım.Sanırım bi süre daha yürüyüş mesafem sadece market ve kitapçı olarak kalacak.

Cuma, Kasım 04, 2011

loves*

-some aliens loves mirrors- collage by vintagebiscuit.

anammmm*


Sevgilinin köpeğini ''annemmmm'' diye seven hatunlaaa hakkında görüşlerinizi almak isterim .hahahha.Böyle bi inceden ayar verme, havaya sokma .Sen babası-ben anası anaforlarına yamaçlama sokulma seansları.ahhaha,hastasıyım karılar dünyasının!

ilk 2*



Kahire'de minik minik favorilerim oluştu bile.En güzel kitapçı ve en güzel yemekçi:)
En güzel yemek senle mi.
bon appetite to us!

Salı, Kasım 01, 2011

ödem var ,ne bakıyonuz?


Eeeeee brokoli çorbama ne olcak şimdi?O kadar vitamin bok püsür ne olcak?Beynimde bi yere sıkışmış tüm tv diyetesyenleri ve tüm Nişantaşı diyetesyenleri ne olcak?Buzdolabında vicdanımı sorgulayan o kereviz?Aktar ekipmanlarım?
Yapacak bi şii yok^^ ya allah bismillah allah-u ekber !!!!

hammmm

Instagram> sanatsal ve kanatsal anlamda bana çok yardımcı oluyor çünkü listemin çoğunu oluşturan Japon ve Güney Koreli IG'daşlarımın görsel algılarına dibine kadar güveniyorum.Bu sayede; like ve yorumların gidişatına göre, sergilerde öne çıkacak kolajları daha net tespit edebiliyorum.Yüküm hafifledi diyebilirim.Teknojinin gözünü yiyim ama kolajlarımı daha çok yiyim!hammmm.

Pazartesi, Ekim 31, 2011

ufak ilen tefek*


Küçük,ufak ve tefek bir Değer'iken bile denize girmeden önce 40 saat ayakta düşünüyormuşum.Denizin ortasında bile kafa patlattan bir sayko olduğumu anlamam yıllarımı aldı.

Cuma, Eylül 30, 2011

kescem ben


Daha çok kolaj yapabilmem için daha çok dergi lazım. Daha çok dergi geldikçe daha çok kesmem lazım.Sonra tüm kağıtlara yer bulmam lazım gibi işin dertler derya olmuş kısmı da mevcut tabii.Nihat evinde bulunan 2 bin ton dergiyi greyderle evime yığdı.Ama moda dergisinden daha çok sağlık, erkek dergisi,dekorasyon dergisi ve şu form dergilerine ihtiyacım var
.Aklınızda bulunsun.

Cumartesi, Eylül 10, 2011

kolormatik rüyalar hayırlara gelsin evladım*






Maketleri bitti,sıra geldi bunların devasa olanlarını yapmaya .Dün gece rüyamda hangi renkle hangi rengi çarpıştırsamlı paletsel mevzular gördüm.Rüyamda> yeşil ve turuncuyu çarpışıyordu .Turuncu 79498590 promil alköllü çıkıyordu.



Cuma, Eylül 09, 2011

havalardan-yoksa hiç uyumam*




Hem mevsim geçişlerinde herkes sersemler.Bi tek canlıya suçu atmak tamamen yanlış ve adaletsiz olur.Bi tembellik ve halsizlik gelir di mi hepimize? di mi? evet, di mi?Yani şu Narin yellozunun fotoları gayet normal di mi

Salı, Eylül 06, 2011

aldınız ışını, hepiniz Karolína Kurková'sınız*

Giden yaz olsun yeaaaaaaaaaaaaaaaaa, seneye yine gelcek.Nihohahha,,, kapanın bakiiim kuzu kuzu evlerinize ,bok var gibi yandınız o kadar güneş ışınları altında.Güneş ışınlarının; bronzlaşan hatunları, 5 yaş daha yaşlı gösterdiğine inanmamın yanında özgüven fazlalığı da aktardığını düşünüyorum.Plajda 1.50 lik hatunların bile Heidi Klum gibi salınmalarını ve Victoryaz Sikrit defilesi için bronzlaşma talimatı almış gibi ruhlarını güneşe teslim etmelerinin altında gerekçeleri ben de sizler gibi düşünüyorum.
Tüm güneş ışınları savaşçıları ve yanınca daha zayıf görüneceğine inanan Türk kadınının önünde saygıyla eğiliyorum.Ahhh o plaj özgüveni; ahhh o salınmalar, o güneşlenmeler ,o şezlongda ki edalar cilveler,o havaian tropıka yağı bir brezilyalı model gibi kaba ete yedirmeler,ahh allam ahhhhhhhh,o 2 metrelik bacak boyuna daha da endam katmak için parmak ucu yürümeleri ahhhhhhhh!Benimmm dalyanlarımmm, Miranda Kerr bok yemiş yanınızda!

Pazartesi, Eylül 05, 2011

Kötü de olsa bir aşk hikayesi,hikaye olduğuyla kalmalı*

....Sonra birbirimize aşık olduk.Bu nasıl,ne zaman oldu;önce hangimiz oldu,bilmiyorum.Dürüst olmak gerekirse bu konu önemli olmadığından değil,kadın erkek ilişkisini güçler çatışması olarak yaşayan ve birileri üzerinde egemenlik kurmaya çalışan her çift için bu sorunun yanıtı önemlidir.Bizim bilmememizin nedeni,sahiden bilmememizdi.Aşk,ikimizin de arzulamadığı,hesaplamadığı,hayatlarımız için amaçlamadığı bir şeydi.Öylesine oluvermişti işte.Onu en fazla başımıza gelen bir trafik kazasına benzetebilirdik.Aşık olduğumuz için,öncelikle kendimize karşı gizli bir mahcubiyet duyduğumuz ve bir süre bununla sözcüklerini bulamayan bir iç hesaplaşması biçiminde boğuştuğumuz kanısındayım.Bu nedenle aşık olmanın tadına varmamız,aşkın kendine göre özel bir keyfi olduğunu anlamamız,beraberliğimizin kendi hikayesi içinde yol almamız epeyce gecikti.Bir süre sonra,zamanında anlamadığımız bir filmi yeniden seyretmek ister gibi dönüp kendi hikayemize uzaktan baktık.Bu hikaye içindeki kendimizi tanımaya,bize ne olduğunu anlamaya çalıştık.Belki içimizdeki kötülüğün renkli oyunlarına fazla kapıldığımız için,aşk bizden uzak sanıyorduk.Ya da aşkı fazla temiz bir şey sanıyorduk.Oysa gerçek her zaman yalındır:Kötü insanlar da aşık olur ve aşk kötülüğe;kötülük de aşka bir engel teşkil etmez.Hatta birbirine aşık insanlar,birbirlerine daha kolay kötülük edebilirler....
MURATHAN MUNGAN/KÖTÜ ADAM KÖTÜ KADIN AŞKI ÜZERİNE KÜÇÜK BİR FİLM/KİTAPLIK DERGİSİ-EKİM2008


Pazar, Eylül 04, 2011

bi de dağ tepelerini*



Altıgenleri,kozalakları,kalın şiir kitaplarını ve Mendelssohn keman konçertosunu seviyorum.



Cumartesi, Eylül 03, 2011

yaz rondosu*



Sevgili Eylül, seni sevdiğimi biliyor ve ondan bu -yaz denen- 3 ayı hapır hupur midene indirdiğini biliyorum.

Cuma, Eylül 02, 2011

cevap ver bakalım*



Bir gün içinde 15 kolaj tamamlayıp, diğer 5 gün elimi sürmememi nasıl açıklayabilirim kendime?

Çarşamba, Ağustos 31, 2011

Pazartesi, Ağustos 29, 2011

bal ve kıt*



Birden bal ve hoş kokulu bitkilerle dolmak gibi bir şeydi bu.Belki iyilik ve sağlıktı.Bilinmez, belki de kıt aklıma bir 'dankeşön'dü!


Pazar, Ağustos 21, 2011

Vaclav;something makes sense.

Devlet tiyatrolarında başladı onunla tanışmamız .'-Yüzlerce çiçek birden açtı-yı izledikten sonra mı bu Çek adam sizi etkisine alıyor' orasına tam karar veremedim.Daha ne olduğunu anlamadan -Şeytan çelmesi-isimli oyun kafada tonla soru işareti dolandırarak geçti gitti. Tam o sırada Can yayınları imdada yetişdi.Akabinde bir edebiyat dergisinde 'Samuel Beckett"felaket" adlı tiyatro oyununu ona adamıştır.'diye bir haber okuyunca hiç şaşırmadım çünkü zaten oyunun özetini okurken kafamda Vaclav Havel çokdan oluşmuş ve bedenleşmişdi bile!'Hope' temalı oluşuydu bunu sağlayan lakin kendi de umut üzerine bal dök yalalar sunmuştur bize;
“Hope is a state of mind, not of the world. Hope, in this deep and powerful sense, is not the same as joy that things are going well, or willingness to invest in enterprises that are obviously heading for success, but rather an ability to work for something because it is good.”
Vaclav Havel


Cumartesi, Ağustos 20, 2011

sizler yine Bodrum'a gidin*



Bi kuble Seddülbahir.Yarım saat sürer sürmez.Belki o yarım saati bile bekleyemeden ı
şınlanmak isterim o dümdüz denize.İnsanın doğduğu topraklar bi başka di mi?Burnun alışmış bi kere o zeytin ağaçlarının kokusuna .Ne payşalabiliyorsun yerli turistlerle ne de akın akın aaazına sıçılsın istiyosun doğduğun toprakların.Bozcaada'nın ve Kazdağlarının bokunun çıkışını yutkuna yutkuna üzülürken izlerken;sırada ki kurbanın Gökçeada olduğunu biliyoruz.Belki de burda doğanlar olarak bizlerin artık oralara gitmek istememizin sebebi budur; çocukluğumuzda bıraktığımız o yerlerin şimdi Bodrum'laşmasına yüreğimizin dayanmayışı!Yemin ederim dayanmıyor.Yutkundum!

Cuma, Ağustos 19, 2011

heima*

 göğüs kafesimde çepersel bir büyüme hissediyorum!Kabak çekirdeği yiyip üzeride diet kolayı kafayı dikmek kadar mutluluk verici hemide bu büyüme.Ahhh konu savrulmasın: sonra, klibin içine girmek hissini üst dirak seviyesinde tanımlıyorum kendime.Atletlerden,t-shirtlerden ve şortlardan sıkıldığımı hissediyorum.Klibin içinde bulunan bir adet kazağı ve montu araklamak istiyorum.Kazaklarımı berelerimi özledim.Herneyse, onlar çaladursun ,ben de o evin önünde şarap içip onları dinlemek istiyorum .Belki de bitince alkışlarım.Atkılarımmmmmmmmmmmmmm!

duydunuz zonk sesini*

Günlerdir sağ-üst diş serisi ağrıyor.Soğuk,sıcak ,çikolata ne yersem anında tepkiyi koyuyor.Hangi diş olduğunu anlamak için bi kaç gün pusuya yattım taaa ki geçen gece 'zonk zonk' sesisini duyana kadar!Dişçimde aldım soluğu hemen. Adam ne yaptıysa bulamıyor; hava sıkıyor,vuruyor,röntgen falan,hiç bi bok yok !Annem gibi doktortu görünce düzelen cins mi olcam ben de ya.''Aaaaa nasıl bi şey çıkmaz'' diye üzülen cins bi de!Eeee o zaman o zonkalayan diş kimindi ?Fesuphanallah!!!

Perşembe, Ağustos 18, 2011

Dumdum*



Dumdum Biliyor ki; en torpilli balığı benden kapar.Biliyor ki;yemeğin etinden anneanneden gizli araklamayı onun için ben yaparım.Biliyor ki; onu en iyi ben kaşırım.Biliyor ki; yatakta uyurken saçıma tünemesine ses etmem.Biliyor ki; o patileri en çok ben severim.

Çarşamba, Ağustos 17, 2011

morning touching con Amin*




Sabahın körü,kimseler uyanmamışken Amin Maalouf okumaya daldım.Gün içinde çiziyorum,deniz,yemek,kolaj,internet derken en sevdiğim şeyin arada kaynamasını istemiyorum.Kitabımı kimseler uyanmadan -en ben olduğum zaman- okumak istiyorum, bu yüzden 2 saat erken gözlerimi açıyorum güne!Gece uyumadan önce 'uykum gelsin okuyucusu' olmadım hiç çünkü benim için tüm edebiyat hazineleri kendi çaplarında kutsallar.Herneyse konu karışmasın ,bu adam yer yer beni etkilemeyi sürdürüyor.Her ne kadar fanatik İspanyol edebiyatı neferi olsam da araya başka tadlar serpiştirmekten de keyif alıyorum.Tad demişken şu laf şerbetinden yenmez mi?

"In my prayers, I want to say: Lord, don’t be far from me, and also don’t come too close. Let me contemplate the stars on the texture of your cloth, but don’t unveil your face to me. Allow me to hear the rivers that you send running, but Lord! Lord! Don’t allow me hearing your voice" — Amin Maalouf


Salı, Ağustos 16, 2011

she likes cutting them into pieces*






Dergi sayfaları yine odamın zeminini kapladı.Odanın o bölgesinde OHAL uygulaması var. Odama giriş çıkışladı yasakladım.Kesilmeyi bekleyen ve ruhum bir hikaye uçurmak isterse birleşmek için bekleyen parçalar var.Kolajlar benim kimseyi dokundurtmak istemediğim dünyam.Kafamın içinde benim bile bilmediğim bi yere ait bulgular onlar.O yüzden kolajlarla profosyonel bir iş yapma fikri 2 gündür buhranlara sürüklüyor beni.Sanki bu işi okeylersem biri gelip o kimseyi dokundurtmak istemediğim alanı ele geçiricekmiş gibi.Sanki bir gemi korsan gelip tüm kestiğim dergileri alıp kaçacak gibi.gibi.gibi.gibi.

Pazar, Ağustos 14, 2011

fokusu kodum Dalaylama usulü*

Hayattan çıkan sesleri dinlemek,çıkan kokuları çözümlemek, mağma eriyiğinin fokurtularını incelemek için yanardağ ağzından içeri giren bir yanardağ bilim adamı gibi bakınmak/Sonra durmak ; o sesleri ve kokuları yok saymak/Aaaaaa o da ne? takrar tüm yok saydıklarına fokusu diklendirmek 'ver fokusu ver fokusu allahına kadar' demek/A-aaaaa güzelmiş be yaşamak.İnanmıyosan 'sordum mor çiçeğe' taktiğini deneyebilirsin.


aktrobastik element*

Geç aydılar bu yahşi elementler!

Cumartesi, Ağustos 13, 2011

nasıl bilirdiniz?ergen bilirdik



Ben ergen doğdum, ergen gidecem sanırsam!Annemin dediğine göre; küçük bir karı şeklinde doğmuş ve çocukluğumu tamamlamışım.Bu yaşa geldim hala ergenim, ergen yeğenimle aynı şeyleri yapıp, aynı haleti ruhiye içinde takılıyoruz. Halen odamdan çıkmaktan haz etmiyor ve annem seslenince ''üffffffffffff ne yaaaaaaaa'' diyorum.Bir ara büyüyüp olgunlaşıp dolgunlaşmayı da ben de istiyorum ama galiba ben Tahtalıköye böyle gidecem!Hayat görüşü olarak da 'ergenizm' in önderlerinden olacam.Yapacak bişşiii yok.

Cuma, Ağustos 12, 2011

şökran Cairo*














Kahire hakkında olumsuz şeyler duymamın yanında, ilk an itibariyle benim de fikirlerim o olumsuz sözler sarfender gibiydi.Öyle de böyle de şöyle de.Ama demlenmeye bırakılınca daha güzel şeyler yüzeye çıkmaya başlıyor.Minik dip köşe ayrıntıları günden güne mayalanıyor.Sanırım ben bu şehri ayrıldıktan sonra sevmeye başladım