Çarşamba, Ocak 23, 2013

texture of vintage,smell it*




Şayet kocaman bir evim ve sabit yaşadığım bir şehrim olsaydı, evin genişçe bir bölümü teneke kutular ve minik şişeler tarafından istila edilmiş olurdu.Şu Amerikan filmlerinde olduğu gibi kocaman bir garaj bile olabilirdi ve orayı sergi yeri yapardım(o garajlarda hep duvara asılı testere olur).Ve yüksek bir olasılık, Nat Geo'nun şu 'istifçiler'belgesel kuşağının bir bölümüne onur konuğu olarak iştirak etmiş olurdum.Orda gördüğümüz kadınlar gibi 'atmayınnnnnn ya o bana lazımmmmmmmmm'diye ağlardım ve belediye görevlilerini pataklamaya girişirdim.

Şimdiye kadar görmüş olduğum en kapsamlı ve uluslararası kutu cennetini bulmuş bulunmaktayım.Bana göre manyas kuş cennetinden daha cikcik ama kimine göre teneke yığını.Lakin bendeniz hunharca cezbedildim desem yeridir.Gel gör ki bu cezbedilişi, sahip olma canavarına dönüştürmemek için ekstra bir efor sarfediyorum.Tam elim birine gidip almak istediğim an, otokontrol airbagler -Bommmm- diye açılıyor ve beni bu sevdadan alı-koyuyor.Saatlerce üzerlerinde bulunan resimleri hatim edebilirim,o minik şişeleri evirip çevirebilirim,tüm puda şişelerinin arkasında bulunan içerikleri okuyabilirim.O dönemler reklam ve ürün ressamlığı diye bir şey  olduğu için çok özel kutular var aralarında.Çok eski dönemlerde; sadece ve sadece 30 adet üretilmiş parfümler var ,20 adet üretilmiş pudralar var ve bacak suları var.Evet evet bi dönem çok moda olmuş bu ;bi grup kadın özel kokmak istemiş ve kendilerinde olan parfüm ve saç pudrası kimselerde olmasın istemişler.İşte o andan itibaren eczaneler, kişiye özel kolonyalar ve pudralar üzerinde çalışmaya başlamış.Normalin iki misli fiyata ama özel ve sınırlı sayıda üretime geçmişler .O şişelerin hepsinin üzerinde el işçiliği var,işte onları bulmak çok zor.Ve bazen kişiye özel şişe ve kutu tasarımına bile rastlanıyor.Misal bir madame pudra kutusunun üzerinde melek figürleri istiyor ve ürün ressamları eczaneler aracılığıyla bu istediği yerine getiriyor.Bi kaç parçayı burda bulabildim ama sadece bakmakla yetinebildim.Çok güzellerdi,tüm aşınmışlıkları ve yitip giden kokularıyla,solmuş şişe renkleriyle bile halen çok güzellerdi.

İnanılmaz, kutucu keşfimin akşamı  bu videoya denk geldim.Bayıldım ve gülümsedim.''Çok çok çok güzel''dedim sesli olarak kendi kendime.Ahşap kulübelerini hiç mi hiç kıskanmadım.
Sanırım hemen şimdi misafirliğe  gitmek istiyorum:

Kenyan & Grace by Gary Nadeau