Balık kokularına veda.Ölmüş ve hapsedilmiş balıkları görmeye veda.Finally.
Akvaryum beni çok rahatsız eden bi şey.Küçükken sahip olduğum tek japon balıklarının yalnızlığı içime dert olurdu.Annem dayanamaz gider arkadaş alırdı ama yine de hoşuma gitmezdi bu balık hapishaneleri.Koca kadın oldum halen ne zaman akvaryum görsem ''eminim canları çok sıkılıyordur'' derim.Kimin haddine abi bi müreni denizden çıkarıp insanların hizmetine sokmak?Nesin sen ey insan?
''Köpek balıklarının cam fanuslarda işi ne?''diye söylenebilirim.''Off akvaryum akvaryumdur işte yeni görmüş gibi abartma''tarzında söylemlere de dilim damağıma yetmeye yetmeye cevaplar verebilirim.Moda çekimden çok hayvan hakları neferi direktörü olabilirim.Buzulların erimesinden girip,arıların eksilmesinden çıkabilirim.Kesmez tabii,malum gaza daha çok gelebilirim.Çin'in fildişi ticaretinden giirp,Polar bear hassasiyetinden çıkabilirim.Bu konuda durmaksızın beyin ütüleyebilirim.
Bilmiyorum birden farklı evrimler geçirebilirim.
Yoksa milletin dediği gibi çok abartıyor olabilir miyim?Bu sıra çok mu duyarlı oldum yoksa?Ama size de çok saçma gelmiyor mu?Niye yani?
Balık demişken 'alakaya lö maydanoz' bölümünü atlayacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Post başlığı ''Fish doesnt think because fish knows everything'' Arizona dream filminden alınmış bir sözdür.Kimine göre surreal,kimine göre ironi bombardımanı ama bana göre düşlerin hayat içi önemini yansıtan bir filmdir.Atmosfrerinde hüzün olsa bile ''If you wanna know someone you should know his dreams''sözüyle kurguyu ılıklaştıran filmdir.
Arizona dreams-In the death car