Cumartesi, Nisan 13, 2013

yaka paça ama sımsıkı İstanbul*


İçindeyken ufflayıp puffladığım ama yine de kürkçü dükkanı şehir.Yoğun temposunda ve kaosunda doğup büyümediğim için kendimi şanslı hissettiğim şehir.Sunduğu tüm olanaklara rağmen beni çoğu zaman seçeneksiz bırakan şehir.Barındırdığı enva-i çeşir uçurumlarıyla beni geren şehir.Şikayet edecek bi çok yönünü hep bulduğum ama hepsini tolare edebilen şehir.Hep radikal 'bu sefer dönmiycem'li biten cümlelerimin akabinde  noktalı virgülle tekrar kendisine bağlandığım şehir.Batıysa dibine kadar batı ,doğuysa dibine kadar doğu olan şehir.Limitlerimi çok zorlamaması,tüm zıtlıklarının beyin çeperlerime basınç uygulamaması ve adil olması için hep dua ettiğim şehir.Havaalanına adım atınca 'allahım şükürler olsun' dediğim şehir.Kocaman binaların ve alışveriş merkezlerinin istilası karşısında haline çok üzüldüğüm şehir.Evimi barındıran,mahallemi barındıran şehir.Bana ilk özgürlüğü yaşatan,ayaklarımı yere bastıran ve hep dikkatli olmayı tembihleyen şehir.Kendi karışıklığı gibi, kendisine beslediğim hisleri de mikserle karıştıran şehir.

Bambaşka kara parçası üzerinde ele düşen Alex Webb kitapları sonrası İstanbul'u düşünmek.Aklına düşmesi ama bu düşme olumlu*mu olumsuz*mu anlam verememek.Sevip sevmediğini sorgulama.''Ne kadar sensin?''sorusuna aradığın cevap öbekleri.O cevapların netleşmemesi.İstanbul ile  ilgili huzursuzluğumun aslında gelip 'uçurumlara' dayanması.Annesiyle çöp toplayan  6-7 yaşlarında ki o çocuğun,çöpün içinden bi balon bulması sonrasında sonrasında mutluluğu ve o bakışlarının aylardır içorganlarımı deşmesi.O bakışların;beni, girdiğim her ortamda,her mekanda,her şehirde ara ara yoklaması.Evet İstanbul'la ilgili sorunlarım var.Dengesiyle,ibresiyle,her köşe başı başka bi manzara ile sınamaya tabi tutmasıyla ilgili sorumlarım var.Yutkunmalarımı arttıran gerçekleri var.Tamam,beni mutlu eden çokdan seçmeli bir hayatı var ama bu mutluluk yüksek ökçek bir huzur barındırmıyor.Mutlu eden bir şehir huzur veren bir şehir anlamına gelmiyor.Bazı şehirler vicdanımı zımparalıyor.Bazı şehirlerde kendinizin refah içinde olması da bi boka yaramıyor,yarayamaz.Bi sokak köpeğinin sayılan kemikleri deşer o mıçtığımının içsel huzurunuzu.Bazı şehirler 'bu dünyada sadece sen yaşamıyorsun' diye bas bas bağırır.

''İstanbul, dünyanın en büyük kesişme noktalarından biri'' diyen Alex Webb,bugün bana tüm bu yazdıklarımı düşündürdü.Bilmiyorum,belki empatiyi hak ediyordur bu şehr-i İstanbul.Belki de, bi dargın bi barışık halimi sallamıyordur.Belki ayrı kaldığım anlarda burnumda tütüşünü gurur yapıp açığa vuramadığımın bile farkındadır.Belki içinde olduğum zaman tadını tam anlamıyla çıkarmadığım için bana tavırlıdır.

Seni biraz daha mı alttan almalıyım?Yoksa bizi hep mesafe mi paklar?
My dear 7 tepeli beauty,biz her dem orta yolu bulacağız biliyorum.